5/29/09

CCSE

http://www.checkpoint.com/services/education/certification/ccse_ngx/

2 gün önce CCSA aldıktan sonra bugün de CCSE aldım. Sabaha kadar konuları toparlayacam diye canım çıktı ama, bu kadar az çalışmaya iyi yine şans yüzüme güldü. Şimdi gaza geldim uzun uzun bi çalışıp CCSE+ a bakayım diyorum ama esas şu an tek düşündüğüm ise aslında eve gidip uyumak. Neyse vatana millete hayırlı olsun, darısı 15 senedir uğraştığımız sporda daha dün başlayan bebeler koç sertifikası almışken bizim de alabilmemize.

5/27/09

En kötü 20 araba

(how i turned my blog space into a link list)


Yazıları da okuyun sadece resimlere bakmayın. Eleman güzel yazmış. En çok güldüğüm anlar :
the few who did buy were often shocked by the car’s biggest mechanical issue: its engine had a tendency to fall out.
- he who wishes to go racing and winds up with a dead, smoking hole where the engine used to be is not a satisfied customer
- As a general rule, if you are terrible at selling something with two wheels, you wont be much better at making something with four. The Janus is a (barely) moving example of this.
- The car’s one downfall was possibly the biggest problem that such an experimental vehicle could feature: It wasn’t 100% waterproof!
-  To make matters worse, the fatuous executives at Ford actually calculated out the cost of repairing the Pinto’s killer design against the cost of potential lawsuits, and found that it would be cheaper to let their drivers roast


5/26/09

Riskli taktikler üzerine

Bilindiği üzere kırmızı ( artık ilginçlik mi denir, tarih mi denir, takdir-i ilahi alma mazlumun ahını mı denir...ne denirse denir top yuvarlaktır da diyebilirsiniz - her nekadar olmasa da) sonunda HM değil M hanesine de bir rakam koyacak. Birisine "bürokratik engeller" , diğerine "sahada oynadığımız maç", diğerine "Üni Lig" dedikten sonra, ligin dengelerinin belki de artık değiştiğini işaret eder bir şekilde yenildi. Çok bundan bir haz aldığım söylenemez. Ağlıyor da değilim, seviniyor da değilim; biz yenemedikten sonra pek bize bir faydası yok, rakibin neleri doğru yaptığını çözüp aynısını yapana dek. 

Esas konu, maçın 2. yarısından itibaren kırmızı'nın uyguladığı radikal taktiklerdi. "Neden Kırmızı pas yapıyor, neden bu kadar değişik oyunlar deniyor ve patlıyor"...Rakibe karşı artık mucize olan bir skoru gerçekleştirmek için bir mucize yaratacak oyunları, değişik şeyleri denemek zorundasınız.  Geçen gün de buna benzer bir yazı okumuştum. O daha çok David vs. Goliath mantığında, çok güçsüz gözüken bir takım çok güçlü bir takımı nasıl oluyor da oluyor da yeniyor mantığı üzerine idi ama, benzer prensipler de belki burada geçerli olabilir. İstatistiki olarak bu tür durumlarda high risk - high reward bir yaklaşım belirlemek durumundasınız. Böylece de ya patlarsınız - ki zaten geridesin - ya da imkansızı gerçekleştirebilirsiniz. 

Pazar günü pek çözüm olmadı gibi: patlayan bir reverse kickoff return, çok kötü patlayan bir option oyunu, ve çaresizce sağa sola koşup koşup pas atmaya çalışan ve çok sayıda INT'le karşılaşan bir QB...Tabii sürpriz oyun, high risk oyun derken, her ne kadar "sürpriz" oyun da olsa, çalışılmadık , antremanda birkaç defa yapılmadık bir oyunu maçta yapmaya çalışmak genel olarak A.F.'da hezimetle karşılaşıyor. Bu sebepten bu tür oyunları önceden çalışmış olmanız, herkesin ne yapacağını bilmesi gerekiyor. Oyun fantastik olsa da, çalışmadan çıktığınız bir oyun, anca dötünüzde fantastik durur. Çalıştığınız zaman ise oyundaki "mega-high" risk'i daha "medium-high" seviyelere çekip gerçek bir şans elde edebilirsiniz. Rakip ne kadar sizden uzun yard, riskli oyun beklese de, ortadan koşu, standart pas gibi temel şeyleri gözden çıkaramayacağı için - ve daha ötesi siz artık bu tür dertleri gözden çıkarabilir durumda olduğunuz için - hangi oyun olduğunu, nasıl birşey olduğunu bilemeyeceğinden..bahsettiğimiz tür oyunların yapılacağı an tam bu tür durumlardır.

Sürekli olarak bu tür yüksek riskli bir strateji izlemek ise, uzun vadede, negatif şekilde geri dönüyor. Çünkü , "aynı riski iki kere almak aptallıktır" :)

5/12/09

10 Rules you should have learnt but did not even care...

Nasılsa artık tüm hakemler – en azından maçlarda söylediklerine bakarsak – kuralları benden çok daha iyi biliyor ama...Yine de ben buradan birkaç ilginç/değişik/yanlış bilinen kuralların üzerinden geçeyim bari. Kendime hatırlatma aman kimse üstüne alınmasın J

1.       Offens takımı tarafından, neutral zone’u geçen bir koşu sırasında yapılan faullerde uygulama noktası koşunun bittiği (diğer bir deyişle faul yapıldığı zaman topun olduğu nokta) noktası oluyor. Bir sonraki nokta ise cezaların tamamlanmasından sonra belirleniyor. Bu durumda, koşunun “gidilmesi gereken mesafe” çizgisini geçmesi değil, ceza sonrası belirlenen noktanın gidilmesi gereken mesafe çizgisinin ilerisinde olması gerekiyor. Çok karışık oldu tekrar deneyelim....1st down olup olmadığı, top konduktan sonra belirlenir. Ceza topu 1st down çizgisinin gerisine götürüyorsa, 1st down değildir. ..? Oldu galiba. Örnekle anlatır isek : 3 ve10. 15 yard’lık koşu yapıldığında hücum takımı arkadan blok yapar. Bir sonraki down 3. Hak ve 5 yard (çünkü 10 ard geri gittik)...

2.       Pass Interference hakkında ve ayrıntılı kuralları ile ilgili yanlış bildiklerimiz:

a.        Hayır 5-yard bump kuralı diye birşey yok. (Gerçi NCAA’in NFL’i takip etmeye çalışması – tersi olması gerekirken – akımı devam ederse bu da gelir yakında).

b.       DPI..Defensive Pass Interference cezası MAKSİMUM 15 yard’dır. Yani NFL’deki gibi direk “topun yapıldığı yerden 1 ve 10” değil, “15 yard’a kadar topun yapıldığı yerden 1 ve 10, sonrasında 15-yard [öteden] 1 ve 10” şeklinde.

c.        Hücum oyuncuları neutral zone’u geçen bir ileri-pas atıldığı bir down içerisinde [line civarındaki ilk bloklama dışında] defans oyuncularına blok koyamaz. Yani hücum receiver’ı – sahanın neresinde olursa olsun, oyunla alakalı olsun olmasın – gidip savunma oyuncusuna blok koyar, sonra da ileri-pas olursa, bu OPI “Offensive Pass Interference” tır. Tabii bunu yakalamak için, önce receiver’ın blok koyduğunu görüp, sonra oyunun akibetine bakmak lazım olduğu için....Bunu gören Türkiye Ligi hakemine bir alkış gelsin.

3.       Punt yapan takımın topa gidip dokunması topu ölü duruma getirmez...Karşılayan takımın hala topu koşma hakkı vardır. Bunu bilen – ancak takımların da bilmediğini bilen – bir çok hakem böyle bir durumda direk düdük çalıyor böyle bir durumda kargaşa çıkmasın diye...

4.       Kaska el teması – sürekli olmadığı müddetçe – facemask değildir. Ayrımını iyi yapmak gerekir.

5.       Punt karşılayan oyuncu topu tutma hakkına, topa ulaştırılma hakkına sahiptir. Yine birçok hakemin es geçtiği bir kural. Yani topa vuran takım, returner’a topu tutma şansı vermelidir, top tutuşunu engellemeye çalışacak hareketlerden kaçınmalıdır.

6.       TE’nin elini kaldırıp eligible olması gibi bir durum yok. Numarası ve dizilişi tutuyorsa eligible’dır. Tutmuyorsa değildir. Bu kadar basit.

7.       Aynı sene içinde 2.defa olan bir pozisyon nasıl 2. defa da – az kalsını maz kalsını, düzeltildisi yok, yanlış çalmışınız işte ilk başta – yanlı çalınır bilmiyorum ama : Rakibin attığı pası kendi end-zone’unuzda tutar ve orda düşerseniz, dışarı çıkarsanız , orada düşürülürseniz vs. vs. vs. Touchback , safety değil.

8.       Kasıtlı olarak top fumble edilemez...Yani eski fumblerooski oyunu kabul edilmez.

9.       Punt yapılan top neutral zone'u geçmezse live'dır. Ha bunun nesi süper diyeceksiniz. Punt'la topu kenarda bekleyen receiver'a atın da görün ...atabilirseniz :)

10.    Bir maçta 5ten fazla ileri-pas denemek kurallara aykırıdır...(“Ya tutarsa?”)

 

5/5/09

Spread'em

Birçok takımın da NCAA'in izinde spread'e geçmesini takiben ligde değişim rüzgarları esmeye başladı. Sayın Çiçek'in başarılı ve savunması zor(?) takımlarına karşı birçok başka takım da receiver'larını açıp "basketball on grass" akımına katıldılar.  Bir zamanlar lig birincisinin oynadığı sistemi lig sonuncusunun da oynaması gibi, "line'ım zayıf" diyen, QB'sinin koluna güvenen herkes sahayı bu şekilde açmaya çalıştı...
Hakkıyla yapabilene pek bi itirazımız yok. Pas'a da itirazımız yok, ölçüsünde kullanıldığında :) Ama herkes doğru şekilde mi kullanıyor spread'i? Zayıflıkları örtmek için iyi bir yol mudur spread?

homersmith.net 'ten (ç)alıntı ve çeviri :
"
Yanılgı : Daha zayıf hücum oyuncuları spread dizilişlerde bir pas hücumunda daha çok şanslıdırlar

Daha zayıf line oyuncuları shotgun la oynanan pas ağırlıklı bir sistmde daha başarılılar- evet. İyi pas atma ve tutma yeteneğiniz varsa, line'daki eksikliğinizin üstesinden bu şekilde gelinebilir.

Ancak, savunmanın, karşısındaki bir receiver'i, sahanın her yerinde birebir tutabileceği bir oyuncusu varsa, o receiver'ın açığa dizilinmesi felaketle sonuçlanabilir. Daha zayıf receiverlar birbirine 6-yard kadar yakın olup, birbirlerini çapraz yer değiştirmelidirler. Bu şekilde 2 zayıf receiver 3 daha güçlü savunma oyuncusunun kendilerini tutmak zorunda kalmasını sağlayabilirler. 

Zayıf bir line oyuncusu, kendisinden daha güçlü bir line oyuncusunun karşısında, QB'nin pas atacağı nokta önünde tek başına bırakılmamalıdır. Hiçbir line oyuncusu böyle bir duurmda tek başına kalmamalıdır.

Daha zayıf bir back oyuncusu, daha güçlü bir line oyuncusunu bloklamak zorunda kalmamalıdır.

Zayıfın güçlüye karşı başarılı olmasını sağlayan esas şey - fake atmak, rakibi kandırmaktır. Receiver fake'leri, top fake'leri, her türlü fake.

Hayır - pas atmak ve sahayı açmak, tek başına, zayıf oyuncuları başarıyla oynatmak için yeterli değildir.

"

Kişisel görüşüme gelince, QB'yi de defansa karşı kullanıp - hız, güç, tackle'dan kurtulma, fake gibi özelliklerini kullan(a)madığınız sürece, QB'yi de koştur(a)madığınız sürece ofansınız tek yönlü olarak iyi bir savunma karşısında zayıf kalacaktır. Yani spread değil...spread option...Tabii koşu yapan bir takımın bile QB'sini koşturmaktan korktuğu bir durumda, as QB'niz ortadan draw koşarken dizine yediği darbeden sonra kimi sokacağınız da plana dahil olmalı...

Ha antitez olarak " tek yönlü diyene bak" dersen de bişi diyemem tabii...

5/4/09

İlla ki yenin

Bilmiyorum ben mi yeteneğimizi taktiklerimizi fazla mı abartıyorum. Yogun mac programinda çalışamadığımızdan dolayı bazı şeyleri mi çocuklara tam anlatamamışım...Ama bir takım bu kadar da kupayı isteye isteye rakibe vermeye çalışmaz. Neyse ki molalar (veya olmayışı) imdada yetişti de maalesef  - ! - kupa bizde kaldı yine.
Önemli olan koçun ne bildiği değil, oyuncuların ne bildiği. Bunu bilmek ayrı, anlamak ayrı herhalde ki biz hala anlayamamışız. Demek ki birşekilde oyunun temellerini, mantığını anlatamıyoruz oyunculara, ve kabahat yine dönüp dolaşıp bizde haliyle. Bireysel olarak daha hazır olup, oyunların yapılacakların üstesinden 100 kere geçmiş olup hala her down teker teker neyi yapmasının mantıklı olduğunu 101. defa anlatmak zorunda hissetmek , maç sırasında mikromanagement yapmak zorunda olmak, gerçekten iğrenç bir duygu. Hala daha niye 3 ve 30'da geri çekilmesi gerektiğini bilmeyen adama geri çekil, dışa kaç demek zorunda kalmak .... 
Başka bir açıklaması yok ki bunun. Oyun, yard vs. verirsin, arasıra bazıları biraz daha da uzun olur. Ceza da yersin. Ama "buradan açık vermiyorum" dediğin yerde oyuncunun inadına inadına görev yerini ihmal etmekte ısrar etmesi, "dışından koşu çıkmıyacak adam gördüğünde kaç" dediğin adamın inatla içeriye kitlenmesi...Göstere göstere tutturulan salına salına hedefe giden desperation paslar...Maç ortadayken sinirlenip havaya degajlar. Oyuna bir down girip gerizekalı fauler yapmalar...Kimse kusura bakmasın da bu duruma rağmen kazanamamanın yetenekle, çalışmayla vs.yle alakası yok. Inadına dattırı dandan kafasına göre oynamaya çalışan, sahada içinden geldiğiyle oynayan, haliyle de plandan programdan yoksun bir takımla alakası var. Ha , 11 kişi mahalle takımı gibi çıkıp yenebilmek de belki yetenek açısından birşeyler söylüyor belki, ama Amerikan Futbolu'ndaki hazırlık, planlama, taktik, kısacası sporu bana göre spor yapan sevdiğim detaylardan burada eser yok ki bu durumda. 
Ikına sıkına alınan yardları, abes abes şekillerde inatla verip, son saniyede bir lutufla kazanılan bir maçtan sonra açıkçası söyleyecek çok olumlu birşey yok. Küçük hedeflerle mutlu olduğumuz, büyük resmi görmediğimiz sürece daha yukarıya çıkamayız...Bunu - maalesef yine bir sezon daha geçti - seneye öğretiriz inşallah en azından...