12/24/09

Coaching...???

http://smartfootball.com/grab-bag/year-of-the-bull-documentary-about-miami-northwestern-high-school-football

Anlamak için İngilizce bilmeye çok gerek yok. Yoruma da gerek yok,(Yıl 2003...)

12/11/09

Haftasonu maçları

Haftasonu Ankara'daki maçları izlemeye çalışacağım. Artık takip edip not almanın zamanı geldi geçiyor. Bir önceki milli kamptan bu yana oyuncuların durumu nedir, neler gelişti...Bakalım

1.Lig 4.hafta Müsabakaları

13 Aralık 2009, Pazar
Hacettepe Üni. SK - Ankara Üni.SK
Beytepe Kampüs Stadı 12:00 Ankara

13 Aralık 2009, Pazar
ODTÜ SK - İTÜ SK
19 Mayıs Dış Sahalar 18:00 Ankara

11/30/09

Dragon Age: Origins

Hayatimda boyle guzel oyun oynamadım....(ha Commodore'de Microprose Soccer vardı..sıfıra iner falsolu atisla Uruguay'ı yenerdim...Brezilya'da o da yetmezdi sıfıra inip geriye orta yapar ordan falsolu vole cakardım....simdi onunla da karsılastırmak ayıp da , neyse) Herifler oyundaki her diyalogu sinematik yapmayı becermis, grafikler desen muhtesem - ekran kartı seviyesine gore - , tonla hikaye secenegi katmis (ki oyunun sonunda tum yaptıklarınızın sonucunu ve ilerleyen seneleri ozetleyen "film-sonrası" yazıları cıkıyor), ekran basına kilitlemeyi basarmıs herifler (ki WoW'dan bile insani koparan bisey ...anlayın artık) . Resmen epik bir destan (ha sonunda tanrı olmuyoruz ayrı) Ulan Morrigan'a yazmakla iyi mi ettim, Zevran'ın escinsel egitimlerine "he" deseydim son savasta benimle olur muydu, Reaver olunca nasıl oluyor acaba.....Bi de ustune utanmamıs "siz simdi bunu begenmezsiniz..gelin kendi hikayenizi yaratın diye bi de toolset cikardık" demesinler mi...I want to work for Bioware ulan..diyesi geliyor insanın. Gerekirse cayci bile olunur. Baldur's Gate'i simdi bulsam simdi oynarım , ustune bir de Kotor, Mass Effect cikarmis adamlar bunlar .... PS3 unu mu alsam bunun nasıldır acaba?

11/26/09

Ambulans takibi

Yıllar önce bu haftalık komedi dergilerinden birinde - artık Hıbır(hatırlıyo musunuz bu dergiyi?), Gırgır, Leman vs. neyse - bir karikatür görmüştüm. Elemanlar yolda giderken birden sirenleri açık bir şekilde bir ambulans geçiyor yanlarından. Şöför eleman da otomatik takip etmeye başlıyor. Nasılsa ambulans önden yol açıyor, hızlı gidiyor, eleman hazır bu rahatı bulmuşken işi abartıp ambulansı tüm yol boyunca takip ediyor. Şehir dışına çıkıyor, ormanlık alana gidiyor, gidilecek yer çoktan unutulmuş, ama maksat hızlı gideyim, ambulansı kullanayım, takip de takip. Arabadaki diğer elemanlar da bu yapılan büyük(!) uyanıklıktan gayet memnun...
En son ambulans ormanda ucra bir yerde duruyor, arabadakilerin "lan n'oldu" tarzı şaşkın bakışları arasından, ambulansın arka kapısının açılıp göğüs bağır açık, yumurta topuk ayakkabı, ellerinde güzelcene bir meşe odunu, gözlerinde sapkın şehvetle karışık hınzır bir bakış, 4-5 adet ağır abimizin inişini görüyoruz...Meğersem zaten amaç böyle ambulans takip eden elemanları kuytu köşeye çekip...sonrasını karikatür göstermiyor ama meşeleri ateş yakıp piknik yapmak için getirdiklerini zannetmiyorum diyelim.
Son birkaç gündür eve dönerken yolda ambulans görünce , bu karikatür aklıma geldi, abilerimize özendim. Herif korna çalıyor, siren çalıyor , hiçbir arabanın yerinden oynadığı yok. Arabalar hafif sağa kırıyor, ama bir sağ şeritten hala devam ediyor, sanki ordan gidince ilerde trafiği tıkamaya devam etmeyecek. İleri gittiği zaman ilerdeki adamın sağa çekmesine engel olacağının bilincinde olmayan, arkadan deli gibi korna çalan aracın sinyallerine aldırmadan devam eden, kendinden başkasını düşünmeyen 2 karışlık araba yerini bile esirgemeyen kuralsız, fırsatçı, görgüsüz tonla şöföre sahip bir memleketiz böyle.... Diyeceksiniz ki , kenara çekse, diğer arabalar gelip yerini kapacak, o kuralı uygulayınca diğerleri uygulamayacak, bu geride kaldığı ile olacak...Zaten herkes bu mantıkta hareket edip, 2 karış önde olmayı, başkası için önemli bir ölüm-kalım olayından daha önemli saydığı için bu davranışlar yapılır da yapılır. Ama başkasının yaptığı yanlış hareket, aynı yanlışı sizin de yapmanızı gerektirmez (o uçurumdan atlasa...hesabı). Bunlar bir yana, sadece düşüncesiz olan yurdum insanı. Bir de ambulans geçer geçmez arkasına takılıp arkasından trafiği yara yara gitmeye çalışan şöförlerimiz var...Başkasının derdi üzerinden, düzgün davranıp iyi kötü yol veren insanlardan faydalanıp, evine 5 dakika önce gitme hevesinde olan.....Önde giden aracın içerisinde canı yanan, ağrısı olan, belki de son nefesini vermekte olan insanlardan kendisine kazanç(!) sağlayan..... Bu insanlara söylenecek, bu insanlara söylenecek tek şey, gün geldiğinde onlar ambulanstayken , ambulans yol vermeyen arabalar yüzünden bir adım ilerleyemezken arkaya bakıp kendilerini takip eden arabaları sayabilecek kadar sıhhatleri yerinde olur umarım...

11/19/09

Kaskı - kafayı değil - kullanmak

Öğretme işini arkadaşlara bıraktığımız zaman, direk olarak "bak kardeşim şimdi kaskla böyle bi koyuyosun..."diye başlayan, rakip takım koçu "sen niye böyle vuruyosun kaskla" dediğinde "KeKeA bize böyle öğretti" diye savunan arkadaşlarımız oldu zamanında...

Öyle ki artık kask savunma aracı olmaktan çıkıp saldırı aracı olarak bile görüldü.

Konu araştırmasında, belki de kasksız daha iyi bir oyun olabileceği bile fikirler arasında yerini bulmuş:

http://msn.foxsports.com/nfl/story/10381790/Is-it-time-to-retire-the-football-helmet?gt1=39002

11/5/09

Live and die by the..pass?

Her ne kadar zamanında "canım pas atıyoruz işte, geri-pas ta pastır" şeklinde dalga geçsek de, takımların pas başına aldıkları 0 yard ortalamanın anlamından bastırsak da, sanılacağının aksine karşıtlığım pasa değil. Karşıtlığım, analize detaya dayanmayan, taktiğe dayanmayan, full bir düşüncenin arkasında olmadığı taktik planlar. Karşıtlığım, yapamayacağı şeyi yapmaya çalışıp, nerede neyin yanlış gittiğini görememekte, görebilecek durumdan kendini uzaklaştırıp, aha bu oyun Madden'da var bunu deneyelim mantığı ile spora yaklaşmakta...

Çok ilginçtir ki aşağıdaki yazıdaki kelimeleri eşlenikleri ile değiştirip, kardığınızda, ...benim konu ile ilgili düşüncelerimi yansıtan bir yazı çıkıyor: Herşeyi yapmaya çalışıp, jack-of-all-trades olmaya çalışırsan..master-of-none olman da kaçınılmazdır. Uyguladığın taktik, sahaya yansıttığın anlayış, ortaya karışık salata değil, disiplinli bir duruş olmalıdır. Onu da yapayım , onu da yapayım...dediğin zaman neler kaybedip neler kazandığını iyi hesaplayıp hareket etmen gerekir. Her zaman bir ortayol yoktur, sadece iki tarafı da karıp berbat etmek de vardır işin ucunda, ve bu aşamadaki her ortayol bir sonraki ortayola kadar sadece geçiş noktasıdır....Yazının tüm detayları için link verelim:

http://smartfootball.com/dialogue/thoughts-on-the-spread-offense-hemlocks-comment

Yazıdan örnekler alırsak:
- That is, you understand the premises and foundations of the project or topic you are researching and do not ask questions that seek answers to “Y” if the topic is “X.” It’s all about establishing and understanding the terms of the debate. People who say, gee, the run and shoot is great except you can’t run the ball enough — or say the same thing about the Mike Leach/Hal Mumme Airraid offense — do not understand the whole point of the offense, the questions it seeks to answer, and the method it uses to pursue those answers
- When you decide to run this offense you need to burn your bridges with the past. You have to declare, “This is what we will sink or swim with. We are a run and shoot team.”
- When coaches fail to do this, it has been my experience that their first response when confronted with an uncomfortable situation is to become faint-hearted in their belief in the system, and thus undermine their ability to succeed with it. What this reveals is that neither they nor their players are truly comfortable with their “base” operating environment. And, usually sooner than later, what happens is that the ’shoot is jettisoned from the offense because the coaches have not become comfortable with both the offense itself and the defenses they will inevitably face, especially in the early going when everybody and their brother will blitz the living daylights out of of them to see if they can handle it.
- This lack of a fully developed, fully whole conceptual approach to the passing game troubles me more than the fact that the run and shoot doesn’t offer much in terms of a play-action game. The running game isn’t a huge part of my system, so a play-action system wouldn’t be entirely persuasive or successful anyway.

Ha şu an otursam başına kalkıp spread option, run-n-shoot mi oynatırım? Hayır elbette. Ama - işin ilginci - sebeplerimi anlayacak elemanların en başında da yukarıdaki satırların yazarı gelirdi, ona eminim.

10/30/09

Full HD ile HD arasındaki fark

- Bu televizyon ile diğeri arasında bayaa bir fark var. Marka aynı, tip aynı, ekran aynı, çözünürlük aynı. Niye diğeri daha pahalı?
- Abi bu Full HD
- Yani?
- Yani bu sadece HD, diğeri Full...Full eyçdi
- Yani?
- Abi dilimiz dönmüyo işte..Diğerinden fazla.
- Nesi fazla?
- ....
- Bi de HD ready var?
- ... Abi alıcan mı almıycan mı şimdi sen onu de hele
- Full mu?

(Edit: http://www.hurriyet.com.tr/teknoloji/12801460.asp?gid=229 .... gerçi eleman içinden
"Ulan şorolo sanki ben sana açıklasam, sen izlediğinde aradaki farkı anlayıp, 'aha süper full komple ultra hd' diyip köşe olcan. Tivi altı üstü işte..." de demiş olabilir mi?)

10/24/09

Watch the whole episode before you post

a.k.a Ted (adamim) in cevabi

It was the night before this one,
I had hours to kill.
I sat in the tavern,
grading parchments with quill.
A busty, young lassie
flashed me a grin.
Her garb said "classy",
but her eyes whispered "sin".
She said, "You're a teacher?"
I said, "Yes, indeed".
"I must have you", she moaned.
"I'm turned on by tweed".
With haste we did scamper
to my chamber anon.
We fell to the couch,
and, bro, it was on.
I unlaced her bodice.
Our passions grew deeper.
And thus ends the tale
of the Sexless Innkeeper.

Barney poems 101

It was the night before new year's
and the weather grew mean.
It was 3:00 in the morning
and I was stranded in queens.
The tavern grew empty
the gas lights grew dim.
The horse-drawn carriages
were all but snowed in...
Last call was approaching
and my fortunes looked bleak.
Then I turned to my left
and stifled a shriek.
She had a peach fuzz beard
and weighed 16 stone.
She gobbled up hot wings
and swallowed the bones.
I muffled a scream
and threw up in my mouth.
I asked, "Where do you live?"
And she said, "One block south."
I swallowed my pride
and six shots of whiskey.
And prayed to the gods
that she wasn't too frisky
Back in her cave,
she prepared us a snack.
Neath her mighty hooves,
the floorboards did crack.
But when she returned,
she found a sound sleeper.
And thus she became
the Sexless Innkeeper

10/23/09

NI NI NIN NIIIN , NIN NII NIIIN ....*

Evet biliyorum başlıktaki melodiden hepiniz neyden bahsettiğimi anladınız, heyecandan yerinizde duramıyorsunuz. Gerçekten de küçüklüğümüzün bu meşhur dizi melodisini unutmak mümkün değil. Böyle bloglarda falan insan mırıldanınca insanı bir coşku kaplıyor, McGyver 'ın bir iğne, azıcık üfürük, bir tutam dereotu, 320cl fıçı efes, biraz da minare gölgesi ile bomba yapmasını izlemek gibi. Ancak "ne alaka" diyenleriniz olacaktır? Bu dizi bi 20 yıl geride kalmadı mı? Sen bunu İngiltere'de bebeyken izlemiyo muydun? Mr-T mi geri dönüyor demeyin, aşağıda yapılması plananan yeni film hakkında bilgi alın:

http://www.imdb.com/title/tt0429493/

http://www.virginmedia.com/movies/movieextras/top10s/a-team-casting.php?ssid=1

Mr.T yi oynayacak herifi pek gözüm tutmadı ama Liam Neeson var, "Hangover"daki herif...
Da şimdi bu zenc... - pardon Afrikalı-Amerikalı - vatandaş bu reklamı layığıyla yapabilir miydi şimdi?
http://www.youtube.com/watch?v=1bsOKH3_DNo

* Yazı başlığını anlamayan 90 sonrası doğumlu gençlerimiz için, yuutuub'dan gelsin: http://www.youtube.com/watch?v=wyz_2DEah4o

10/21/09

Extra help

Raiders her turlu yardimi lehine kullanarak kotu lig durumundan sıyrılmaya çalışıyor:
http://sports.yahoo.com/nfl/blog/shutdown_corner/post/Kindly-pigeon-helps-out-the-Raiders-kickoff-cove?urn=nfl,196998

"Cool. I got outside contain on this guy."

10/20/09

Bu oyunla olmaz ağa

http://smartfootball.com/run-game/explanation-and-cut-ups-of-the-power-o-run-play

- "The beauty of the play is its versatility: it is probably the most popular run right now in the NFL, and it is also possibly the most popular run in college among spread teams like Florida, Auburn, or a number of others. (And it has the best name — “power.”)"

Çevirmeye gerek yok, Amerikalının teki çevirir zaten anlarsın.

Bunu da duydum, artık spora hiç gitmem:

http://women.timesonline.co.uk/tol/life_and_style/women/diet_and_fitness/article6878496.ece



Özetlersek:

Bilim adamları spor yapmanın , kilo vermekte çok az fark yarattığı sonucuna varmış. Önemli olan çok harcamak değil, az katmakmış. Çok ilginç bir savı destekleyen bilimsel (nedir bu bilim adamlarından çektiğimiz işleri güçleri yok neleri araştırıyolar) araştırmaları kaynak gösteren bu haber, yapılan çalışmalarda spor yapan insanlardaki kilo kaybının çok fazla olmadığını, dolayısıyla kilo vermede egzersizden daha çok diete daha çok önem verilmesi gerektiğini söylüyor. Açıklama sebepleri olarak ise :
- İnsanların günlük enerji tüketimini fiks seviyelerde tuttuğu, dolayısıyla koşarak spor yaparak kalori harcayan insanların evde geri dönüp 1 saat değil 3 saat uyuduğu
-"Aha deli gibi çalıştım" deyip insanların 1 değil 3 yedikleri, ve harcadığı kalorileri geri aldığı.
- İnsanların kalori hesabında kendi kendini kandırıp 1 değil 3 kalori harcamış gibi gösterdiklerini, ve buna kendilerinin de inandığı
gibi sebepler öne sürülmüş. Her ne kadar bu sebeplerin daha çok yancı psikolojik etkiler ve onun çerçevesinde gelen sonuçlar olduğunu düşünsem de, az çok bütün bu olasılıkları da görmüyor değilim. Kendi deneyimimden yola çıkığımda, evet bazen spor yaptıktan sonra bütün gün yatasım geliyordu, "spor yaptım deli gibi bana bişi olmaz çek ordan bi 10-top dondurmalı profiterol" diyesim geldiği zamanları, harcadığım kaloriden daha fazlasını hesapladığım zamanı hatırlar gibiyim. Dolayısıyla bahsedilen çalışmalardaki bulgular gerçekten ilginç.

Yine de - hayal meyal hatırlar gibiyim - spor yaptığım ve gayet güzel kilo verdiğim zaman içerisinde öyle aman aman iştahım artmadı, her gördüğüme saldırmadım. Hatta birbirini destekledi. Aha spor yaptım, bi de üstüne yemiyim şimdi. Aha az yedim, şimdi bi de spor yapsam ne güzel olur, diye. Bu yolla da çok öyle bi rejim mejim yapmadan vermiştim kiloları. Zannedersem olaydaki belirleyici nokta boş zamanın zaten çok olmaması , dolayısıyla koşudan gelip yatamamam, biraz kilo işine tam gaz girmiş olmam (bkz. carrot-on-a-stick). Haliyle çalışma biraz yan psikolojik etkenlere fazla bağlı kalıp , esas cümlesi yanlış olan bir sonuç çıkarmış. Egzersizi , kilo vermeyi hedefleyen bir plan program dahilinde kullanırsanız, kilo verirsiniz...Sadece dietle olmadığı gibi, sadece egzersizle de olmuyor demek ki.

O değil de, aldık kiloların birçoğunu geri, Michelin Man'a döndük.

10/14/09

Everything old, is new again

Dolphins , Jets'i , son 2 senenin bir o kadar sürpriz, bir o kadar da çürümeye aday Wildcat oyunlarıyla yenmiş: http://bleacherreport.com/articles/271232-dolphins-jets-miamis-wildcat-offense-powers-past-new-york

Georgia Tech , fii tarihinde (tamam fii demeyelim de 1990'lar diyelim, o da yeterince eskiydi), Nebraska'yı dolu dizgin koşturan option offense varyasyonuyla rakiplerine üstünlük sağlamaya devam ediyormuş: http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2009/10/13/AR2009101303065.html

"Spread offense var yeni" mi dediniz? Bir de buradan yakın yine de: http://sports.espn.go.com/ncf/columns/story?columnist=schlabach_mark&id=4340650

Ha Tim Tebow-and-gang olayındaki single-wing - spread olaylarına da girebiliriz: http://swsentinel.blogspot.com/2009/06/gators-single-wing-spread-offense.html

Ha bu arada Wildcat wildcat dedikten sonra, ismi hakkında : http://www.coachwyatt.com/WildcatTestimonials.html
Elemanlar kahve köşesinde bilip bilmeden memleket kurtarırken ben bu herifin videolarını bekliyodum, komik-iyi adamdır kendisi. Videoları Türkiye'ye göndermek için ekstra para da istemedi.

Yani ilginç bir şekilde, Amerikan Futbolu aslında çok temel prensiplere dayanan, aynı çarkın çeşitli dönemlerde farklı farklı döndüğü, ama yine de az çok temel prensiplere geri döndüğü bir oyun. Yeni zannettiğiniz, süper zannettiğiniz şey, aslında çoğu zaman ... değil. Eskinin tekrar icat edilmiş, değiştirilmiş hali. Ve hiçbir zaman Amerikan futbolu bir "gimmick" olayı değil. "Buraya öyle bir oyun koyayım ki, her türlü ve her şartta savunmasız olsun, milleti sürprizle yakalayıp çakayıım sayıları" değil. A'dan B'ye gidiş şeklin değişir, değişiklikler yaparsın, farklı şeyler denersin, ancak bütün bunları "dahiyane nihai taktik" amacıyla yaptığında er-geç hüsrana uğrarsın. Günün - ya da sezonun sonunda - önemli olan bu dahiyane taktiklerin kağıt çizimi değil, bunları yaparken nasıl blok yaptığın, nasıl çalıştığın, nasıl koştuğun olacaktır. Oyunları ne kadar verimli bir şekilde yaptığın olacaktır.

Taktiklerin yeni olmaması , yenilik olmadığı, gelişme olmadığı anlamında değil elbet. Her zaman gelişmeler, değişiklikler, farklılıklar olacaktır. Rakibin incelenmesi, zaman yönetimi vs. gibi konular artık çok daha ileri ve bilinçli bir şekilde yapılıyor. Ancak taktikteki deha, sıfırdan rüyada görülerek bulunan birşey değil, daha çok eski bilgi birikimlerinin doğru analizlerle yeni bir sisteme aktarılmasından doğuyor. Bir taraftan taktik , diğer taraftan konsept, diğer taraftan antreman metodunu karıştırıp ortaya ikisinin karışımı ama bambaşka birşeyler de çıkarmak hep mümkün. Ancak sürekli olarak bir şeyin eski olduğu artık bittiği, diğerinin ise yepyeni son teknoloji taktik olduğunu duyduğunuzda, hatırlayın ki Wildcat dedikleri şey Pop Warner zamanındaki, T-formation QB ile hafiften tarihe gömülen(!) Single Wing...Wildcat wildcat diyenler, aslında 1-2 sene sonra buradaki oyunların da durdurulabileceğini (ki şu anda bile bir ofansif devrim anlamı taşmıyor NFL'de) bilmeli, Wildcat'i gimmick-offense olarak nitelendirenlerin ise, temel konseptlerin bundan sonra birçok takımda sürekli olarak uygulanacağını hatırlamaları gerekir ileride.

Ha NFL değil kolej izliyorsanız bunları zaten biliyorsunuzdur, o ayrı...

9/18/09

Zone blocking yazısı , ve diğerleri

- http://www.nfltr.com/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=613

NFLTR için yazdığım Zone blocking'e giriş yazısı.
İşin ilginci, yardımcı olan arkadaşlara da teşekkür ettiğim yoruma bir "iyi", bir "kötü" işareti verilmiş. Ulan nesi kötü? nesi iyi? Teşekkür etme ile ilgili bir yoruma niye kliklersin anlamadım ki? Garip milletiz vesselam, keza "bak millete saldırarak hakaret ederek yazma bu yazıyı" dediğim yorum bile nerelere uzamış, "demek ki millet Üniversiteler Ligi istemiyor". Ben böyle bişi mi dedim sana?

- Yollar makyajla renklenecek-miş
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/12510329.asp?gid=229

Resim koymuşlar yolun yarısı turuncu yarısı mavi. 1) yazıda böyle bir bahis geçmiyor, sadece eleman diyor ki "Karayollarının m, akyajı da kapkara ama turuncuları artırmak, biraz yeşil, beyaz, mavi de katmak lazım". Yani çıkıp "yolu boyayacaz rengarenk renk fırtınaları içerisinde seyahat edeceğiz" demiyor...Daha estetik bir görüntü kazandıracaz diyor....Ancak tabii bu noktada bile bkz. 2 ) Desin demesin, bu nerden çıktı? Yol yol mu ki makyajı'na geçtiler Maviymiş, efendim yol kenarındaki dinlenme tesisiymiş. "Bu nedenle makyaj, albeni önemli" demek, paketin içeriğini iyi yapamadık, bari rengarenk boyayalım, temeldeki hataları böyle kapatalım mantığı. Türkiye'de çukursuz, ters-eğimsiz, tabelasız, mıcırsız, potansiyel kaza mekanı olmayan ne kadar yol var? Işıklı şehirlerarası kaç km yolumuz var da işin makyajına rengine girdik? Duyan da yol yapıyolar sanır. (İtiraz edene: Aynı yolu 6 ayda bir yapmak tekrar tekrar asfalt dökmek yol yapmak değildir , soygundur, vurgundur). Ha bi de "hala planlama aşamasındalarmış".

- Montauk canavarı Panama'da ortaya çıkmış. Çocuklar da taş (bkz. "daş") atıp öldürmüşler. Ha sonra bizimkiler zuzaylıya taş atınca olay oluyor. Canavar dediğin görmediği hayvanı canavar zannedip taşla öldüren zihniyet esas. Hayır basından da kimse hayvancağızın öldürülmesine odaklanmamış, bir mi ayrı bi cinsiz anlamadım ki?
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/12509111.asp?gid=229

9/10/09

Aylık(!) güncelleme ve diğer notlar

Uzunca bir süredir güncelleme imkanı olmadı. Tabii burayı izleyen 1.25 kişilik hayran kitlem (1 ben oluyorum büyük ihtimalle) bu dönemde yoğun şekilde beni telefon ve e-mail bombardımanına tutarak neden güncelleme yapmadığımı sordu. Saolun varoldun sizlerle varız falan....

Sebep olarak biraz yoğun bir dönem geçirdim diyebilirim. İşten zaten yoğun bir dönem geçirince, günler ardı ardına geliyor bir bakmışsın haftabaşı olmuş tekrar. Onun dışında Warriors olarak antremanlara başladık ve devam ediyoruz. Bir süre kadar değişik dizilişlerden oyunları denedikten sonra, dahiyane bir analiz sonucu varolan sistemde (!) devam etmeye karar verdik. Hucum anlamında en çok sayı yapan takım olunca demek ki ofansif tarafta birşeyler o kadar da fena değil. Elbette ki yeni dönemde farklılıklar olmayacak değil.

Bunun dışında Milli Takım aday kadrosu olarak ilk idmanlara çıktık. Edirne'de 21-23 Ağustos tarihleri arasında yaptığımız kamp, gerisinin de gelmesi durumunda, birçok güzel şeyin başlangıcı olabilir. Burada detaylara girmeyip bu adrese yönlendirelim : http://www.nfltr.com/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=560:milli-takm-kamp&catid=44:tafl&Itemid=144
Kampa basın ilgisi de fena olmadı. Belirli gazete ve televizyonlardan muhabirler geldi, illa ki orjinal fotoğraf bulma derdinde bizi soytarı ettiler biraz. Bu kadar görüşmenin sonucunda da, dün bakayım dedim, 3 cümlelik "Mill takım toplandı. vs. vs." diye bir yazı geçilmiş. Neyse, zamanla daha populer olur inşallah bu işler. Bir gazete için geçen gün bir arkadaşım bu Milli Takım olayı ile ilgili roportaj yapmak istedi. Sorduğu sorulardan "her takımda 50-60 kişi varsa ve dediğin kadar takım varsa, bunun bir kitlesi olması lazım. Bu kadar insan bir araya getirseniz dergi çıkar, parti yapılır, bir sürü sponsor sağlayacak para getirecek aktivite yapılır" dedi. Çok anlatamadım biz daha hala kendi küçük hesaplaşmalarımız peşinde, kim şampiyon oldu derdinden çıkıp bir üst seviyeye gelemiyoruz, forumlardan sürekli birbirimize bok atmakla meşguluz diye...

8/12/09

5 İyi-niyetli-ama-yanlış futbol hareketleri

Na-profesyonel yapımız içerisinde kendimize ait bir kültür oluşturduk, Torkiş Amerikın Futbol camiası olarak. Bazı şeyleri - belki de başka ülkelerde olmayan - kendimize has yapış şekillerimizle. Vakti zamanında "bu kaskları Türkiye'de yapsak fiberden?" diye bile kafa yormuş bir güruh olarak, aklıma kendi deneyimlerimden, gördüklerimden yola çıkarak hazırladığım bir "iyi-niyetli-hatalar" listesi hazırladım...

- Herşeyi yapmaya çalışmak. Bunu , sadece oyuncu için mikro düzeyden tutun da, takımın hangi tür liglerde oynayacağının kararına kadar makro düzeyde yorumlayabilirsiniz. Bütün bu skalalarda, elbette birçok aşamada bulunmak istemek, hem onu hem onu yapabilmeyi istemek en doğal hak, ve bazı durumlarda birkaç şeyi yapabilmek gerekli. Daha spesifik, hatta konumuz ile daha ilgili olan bir noktaya indirgersek - her türlü oyunu yapmayı herkes ister, ve yapabileceğini düşünür. Hem option hem shotgun hem Power-I koşu hem west coast hem uzun pas....Aynı anda aynı sene içerisinde olmaz. Ve bunun eldeki oyuncu yeteneği, oyuncu sayısı, antreman zamanı ile de ilgisi yok. Hepsini birden yapmaya çalışıp, hepsini orta seviye yapmak, "jack-of-all-trades" hiçbir zaman başarıyı getirmez. Birtek noktaya konsantre olmak gerekliliği de değil bahsettiğim, ancak rakiplerinizin en fazla bir gömlek altınızda olduğunu düşünerek, yapılması gereken herşeyi yapmak değil, birkaç şeyi iyi yapmaktır.
- Takımın ortak kararı. Gayet güzel bir düşünce dışarıdan baktığınızda. Topluluk beraber hareket edip, demokratik yollarla karar alıyor. Bir yere kadar gerçekten de gereklidir de herkesin fikrinin benimsenmesi, sayılması. Ama bu "ortak karar" meselesi aynı zamanda sporun amatörlükten profesyonelliğe geçişinde en büyük engellerden birisi. Antreman saati, taktik vs. bunların hepsi, uzun demokratik çalışma grupları değil, hızlı , yerinde kararlar alınabilen bir yapı gerektirir. Ve bu demokrasi değildir malesef :) Amerikan Futbolu - Askeri birlik arasındaki paralellikleri düşündüğünüzde bu olgu belki daha iyi gözler önüne serilir. Komutanınız size askerde sabah içtimasını ne zaman yapalım diye soruyor muydu?
- Sportmenliği abartmak. Maçın sonucu belli olduktan sonra, 40-0 ile 50-0, 60-30 arasında pek bir fark yok . Galibiyet galibiyettir. Rakibi daha da ezmenin anlamı yok. Bu tarafta geçmişte haksız da olsa eleştiri yediğimiz de oldu, anın galeyanına gelip de sayı atmaya çalıştığımız da oldu, mağdur taraf olduğumuz da oldu. Ama hiçbir zaman tekrar yapmamaya gayret ettiğim - ve 1 defa yapmış olduğum hata - biraz daha farklı: Centilmenlik namına olayı sirke çevirmek, karşı takıma da ayıp, oyuna koyduğun yedek oyuncuna da. Yani sportmenlik olsun diye her topu alışında punt yapmak. Çalışmadığın, zevk olsun diye sürekli pas oyunları yapmak. Rakibin sayı yapmasına izin vermek. İnsanları farklı mevkilerde oynatmak.....Sportmenlikten anlaşılan bu olmamalı. 2., 3. olmuyorsa artık 4. takımını koyup, ama mevkilerinin oyuncularını koyup, hala sayı atmaya çalışmak olmalı. Oradan yine sayı atılıyor, fark açılıyorsa da, o maç sonuna kadar çözebileceğiniz bir olaydan daha vahim bir problem var demektir,...
- NFL taktiklerini uygulamak. Dünyanın en iyi oyuncuları, en iyi takımları bu taktikleri uyguluyorsa, bunları yapıyorsa, bizim de bunu yapmamız gerekir değil mi? Her derde deva tek bir oyun, tek bir sistem olsaydı (hadi diyelim ki oyuncu yeteneği denklemin içine girmiyor) belki, ama taktik olayı zaten devasa bir Taş-Kağıt-Makas olayı olduğu için, birisinin yaptıkları, sizin için de aynı başarıda, aynı güzellikte olacak diye birşey yok. Sadece NFL'e uygularsak....oradaki oyuncuların deneyimi, hızı, gücü vs. gibi deneyimler, orada yapılan oyunları/taktikleri gerektiriyor. Aynı taktiği burada uyguladığınızda , QB'nizin 1. receiverden sonrasını okuyamadığını, koşucularınızın 40-yard dash'inin 4.x saniye değil 5 saniye olduğunu, ve o bomba pasın altına giremediğini, linemanlarinizin hem blok yapıp hem de aynı anda koşamadığını fark ediyorsunuz...Birisi için doğru olan , bir başkası için doğru olmayabilir.
- Ufak tefek aksaklıklara izin vermek....Yine bir özeleştiri noktasında ben de bu hatadan büyük oranda nasibini alanlardanım. Yeter ki antreman olsun, millet geç gelse de olur. Yeter ki maç oynansın,3 hakemle de oynarız. Yeter ki maç olsun, 15 dakika geç de olsa başlarız....Evet amaç maç yapmak, oyunu oynamak. Ama ufak aksaklıkların üzerine gitmediğimiz sürece, çizgileri net çekmedikçe bu çizgilerin oynaması o kadar kolay, o kadar olağan bir durum oluyor. Maçın 5 dakika geç başlaması olağan ise, 15 dakikaya ses çıkarmak o kadar zor oluyor. Standartları oturtmak için bazı kalpleri kırmak, herkesin nefret ettiği o "aykırı ses" olmak gerekiyor biraz. Ve tabi önce bu kriterleri kendimize uygulayarak, kendimiz uyarak....

8/4/09

Google'a gönderdim düz veri, geri geldi renkli renkli

Google'ın geliştirmiş olduğu Google Charts API'si ile http url bilgisi içinde pasladığınız verileri, uygulama size çeşitli değişik grafikler olarak geri sunabiliyor. Böylece web üzerinden elinizdeki bilgiyi html sayfasında bir chart olarak otomatik refresh haliyle sunabiliyorsunuz. Adamlar büyük ihtimalle öğlen molasında kendi uygulamaları için keyif olsun diye geliştirip sonra herkese sunarak bir hayranlık yaratacak işe daha imza atmışlar.

http://code.google.com/apis/chart/

Sitesinde detaylıca anlatılıyor ama, kısaca bir örnek ile açıklar isek:
http://chart.apis.google.com/chart?chtt=Gazi+Warriors'+Passing+Percentages&chs=450x200&chd=t:90,5,5&cht=p3&chl=Toss|Right|Left
&chco=eeaa00,aa0088,ff00aa

URL'ini browser'dan girdiğinizde, karşı tarafa gönderdiğiniz bilgiler içerisinde:
Chart başlığım: "Gazi Warriors' Passing Percentages" olsun
Boyutları 450 ye 200 olsun
Üç farklı veri (X-Sutunu): Toss (netekim geriye pas ta bir pas çeşididir), Right (Sağa demek olup sağa doğru atılan paslara gönderme yapmaktadır), Left (Bu da sola atılan paslara naziredir) olsun.
Oranları :90,5,5 olsun - 100 üzerinden girmek zorunda değiliz kolaylık olsun diye yaptım.
Renk Kodları da: eeaa00 (Toss), aa0088 ve ff00aa olsun (Renk kodlari için bakiniz)
deyip, "tüm sevdiklerim için Google'dan gelsin" tuşuna (bkz. Enter) bastıktan sonra aşağıdaki gibi bir resim görmektesiniz:


Bir web sayfasının içine ise aynı kodu - kaldı ki burada da öle yaptık -
image source olarak gösterip direk sayfa içine gömmek, resmi getirmeniz esas amaç tabii ki, öyle her tablo için aç explorer'i gir veriyi değil.

Çok küçük boyutta dip not: Veriler tüm gerçekleri yansıtmayıp sadece test amaçlıdır. Kurumumuz veya yazıda bahsi geçen takımların ismi sadece demonstrasyon amaçlı kullanılmış olup, dava etmek, ana avrat küfür etmek veya dalga geçmek gibi amaçlar için kullanılamaz...Hem ne var ulan pas atmıyosak bak Toss oyunumuz var işte pas...

7/24/09

Bu da mi gelecekti başına Anakin'cim?

Bu posteri salonlarda gördüğümde çok beğenmiştim, uzun bi süre nasıl (ç)alacağımız hakkında plan yapmıştık. Azıcık dikkatle bakan, seriyi de bilen (ne babası mı? ohaa!) insan için az gölgede çok şey ifade eden bi posterdi. Bi de Jar Jar gibi salaklıklar çıkarmasalar güzel olacaktı ama, artık ona da şükür.

Bu posterde gördüğünüz çocuk ne oldu peki? Adı neydi hatırlayan var mı? (Hayır ben de hatırlamadıydım)...

http://www.scifitv.com.au/Blog/2009/07/jake-lloyd-exclusive-ten-years-after-ep-one/

Alttaki yorumlarda elemanın teki yazmış..."Ne lan bu herifle ben aynı lisede okudum, sürekli Star Wars olayını gündeme getiren kendisiydi.....Uyuz bebenin tekiydi" diye. Yazık la tatlı herifti filmde.

Uzaktan yakından alakalı olarak bkz. http://www.swtor.com/

7/22/09

What's not fair?

Şarkı güzel ritmi güzel, klip desen o da güzel..."Pretty little lady with a real pretty song, Miss Lilly Allen"....severek dinliyoruz kendilerini..ama sözlerine biraz dikkat etmek lazım şarkıların, arabada "Oh it's nat feyrrr, yor rilli rilli miiin" diye gitmemek lazım.  ;)

http://www.youtube.com/watch?v=fUYaosyR4bE&feature=fvw

"

there's just one thing that's getting in the way
when we go up to bed you're just not good it's such a shame
I look into your eyes I want to get to know you
and then you make this noise and its apparent it's all over

it's not fair and I think your really mean
I think your really mean
I think your really mean

"

7/17/09

Son demler

19'undan sonra hiçbirşey eskisi gibi olmayacak. Tutturmuşlar yok efendim nargile sigaradan daha zararlıymış, daha çok zararlı bileşen varmış, dumanıymışz zartu zurtuymuş. Pazar gününden sonra tutun bi de kına yakın al işte nargile de yasak olacak o günden sonra. O yüzden bi kaç gündür harıl harıl her imkanda nargile içiyoruz, sanki 19'undan sonra hemen cart diye onu da keseceklermiş...

- "Abi normal tütünler kalmadı, tahta aromalı var" 
- "olsun nargileci adam tütün ayırdetmez getir sen" misali, ya da artık öbür tarafa denemeden geçtiğimiz karışım kalmasın diye :
- "Abi kola-mısır-nane-elma-ahududu-minaretozu aromalı altı kahve-çamaşır suyu karışımı nargile enfes süper isten mi?" 
- "...soruyo musun bi de?"

Halbuki daha ne fantezilerimiz vardı. Hayata geçiremediğimiz, ancak ileriki nesillerin "Vay anam tavlayı pek bilmeseler de en azından nargileden anlayan üstatlarımız Kene ve kekea'nın ne fikirleri varmış" diyeceği buluşlarımızdan bir örnek için bkz. açık büfe nargile:



7/1/09

Puzzles

"İlerde kendi barımızı açacağız. Kapanış saati son müşteri çıkış saati olacak. Kimseyi kovmayacağız. Evet. Barın adı da Puzzles olacak..." demişti bilge bir Barney Stinson (How I Met Your Mother)'da..

Kafayı puzzle ile bozunca aklıma geldi. Para yok evde dhaa çok vakit geçirelim - ama bir şekilde daha az WoW oynayalım - düşüncesi ile aldık Puzzle'ı geldik eve. Nar misali 3000 parça (pazardan aldım bir tane...) Genelde hep dünya haritası falan yapmayı severim, bu sefer değişik böyle sualtı manzarası olan bir tane bulduk aldık. Ahanda bu :

Neyse ki dış çerçeveyi bitirdik haftasonu da , ...şimdi işin esas sinir bozucu kısmı : kalan ~2750 parçayı tamamlamak. Grileri toplayayım yunusları yapayım dedim, ulan hepsi birbirine benzeyen tonla gri parça..nereye koyacan? Bi de bu kolay olanı, neredeyse aynı renklerde olan puzzle'lar var. Salonun ortasında duruyo, yarın öbürgün lazım olacak masa, nereye koyacaz ne yapacaz düşünmek lazım. Neyse bitince (biterse) yaşanan sıkıntılara değecek :) Günde 5 parça koyabilsekkkk....

6/23/09

Pistol Offense



Wildcat'ti, Single Wing'di, Spread Option'dı, Veer'dı derken bir de bu çıkmış. İlk başta pek akıl sır erdiremediydim ama belirli avantajları olduğu belli...

Pistol formasyonunda, 4-5 yard uzaklıkta dizilen bir QB, ve arkasında 1-2 yard gerisinde yer alan bir FB (TB) bir dizilişten bahsediyoruz. 3 receiver'Lı diziliş genel olsa da (ve spread'dekine benzer avantajları olsa da), başka varyasyonları mümkün. QB'nin kısa mesafeden hem line üzerinden sahayı kolay görmesi mümkün, hem de yakın mesafeden snap'i batırma ihtimali daha az. FB ise topu aldığında tam hız geliyor oluyor (standard spread option ve benzerleri ile karşılaştırdığınızda , HB'in topu alırken iyi bir freeze action yapmanız gerekiyor - FB line ' tam hız girmiyor)

Standard shotgun dizilişe göre koşu oyunları daha efektif iken, farklı draw, counter, option oyunları yapmak olası gözüküyor. Tabii her tür shotgun vari diziliş sistemi için dediğimiz üzere, ya QB'n deli pas atacak birisi olacak , ya da QB'yi koşturabilecen. :)

Başlangıç noktası olarak buyurunuz : http://en.wikipedia.org/wiki/Pistol_Offense


6/12/09

Ağırlık , kondisyon programı

http://www.sport-fitness-advisor.com/football-training.html

Burada Amerikan futboluna spesifik ağırlık programı için bayağı bir bilgi var :)

Siteden alıntı yaparsak:
More recently, clinical studies have shown that traditional static stretching exercise may be detrimental to sports involving powerful movements. Dynamic stretches seem to be more effective at reducing muscle stiffness, which is thought to increase the likelihood of muscle tears. For this reason, many coaches now advocate static stretching away from competition to increase range of motion, and dynamic stretching prior to performing for injury prevention and preparation.

Ama tabii biz ne biliriz ki...Koç bak rakip takım maçtan önce ne güzel " Biiiir kiiiii üüüçççç " diye bağıra bağıra jumping jack (Türkçesi neydi lan bunun?) yapıyo biz de yapak??? Yuh bee..

6/10/09

Quick Hit Football

http://www.quickhit.com/game/info

Free, Online, Football,
hepsi kendi çapında gayet güzel kelimeler. Video ile gerçeğin aynı olmasını beklememek gerektiğini hatırlatır, yine de bekleyin izleyin deriz.

6/9/09

Karagümrük finali

Uzun bir süre sonrasında artık maç izlemeye başladım. E haftasonu antremanmış maçmış yapacak iş olmayınca, söz konusu yarıfinal final maçları olunca, mecburen artık izleyen tarafında yerimizi alıyoruz. Değişik bir duygu imiş tabii millet sahada sen kenarda. Maç izlemesi ne kadar zevkli olursa olsun, inşallah seneye saha içerisinden izliyor olurum. Hayır hakem olarak değil, koç olarak :)

Günübirlik Edirnekapı gezisi izlenimlerim:
- Benzin masrafından kurtaracam diye bütün İstanbul yolu 100km/sa çekilmiyor. Sonlara doğru ve dönüşte verdim gazı verdim gazı. Arabada horul horul uyuyan tayfa pek farketmedi zaten.
- Yakıt tüketim bilgisayarı canıma okuyor. Yok şu kadar kilometrelik benzinim kaldı, yok şu kadar yakıyorum...Ulan eskiden basar geçer saat başı benzin alırdık ne güzel.
- KGS sistemi iyiymiş niye kullanmadık ki şimdiye. Veriyosun 30 YTL'yi, trink trink geçiyosun. Tabii sonra yö şaşırıp aynı köprüden 2 defa geçmek zorunda kalırsan para gidiyor ama olsun...
- Bir dahaki maç Çinçin'de olsun. Ne sahaymış bilader yav. Hoş sahanın kendisi gayet güzeldi ama taraftar sayısına maçı izleyen sayısına direk etki etmiştir sahanın lokasyonu diye düşünüyorum.
- Ağırlıklı olarak maçı izleyenler İstanbul takımları idi. Eskişehir, Sakarya ve Gazi dışında pek takım yoktu. Ben anlamadım bu işi. Senin uğraştığın , senin ter döktüğün ligin turnuvanın finali. Niye gelmezsin birader? Mazeretin ne olursa olsun, kiminle ne alıp veremediğin olursa olsun, maça gelmemenin, koskoca takımdan bir adamın İstanbul'a gelmemesinin mazereti yok. Buradan maça gelmeyen maçta bulunmayan takımlara "1 puan" veriyor, yerlerine gönderiyoruz. Tabii alıştınız hep Mavi hep Kırmızı. Ayıp ama cidden....
- Hava sıcaktı. Işıklandırma olmayan bir sahada niye 5 te başlattığımızı merak ettik ama daha erken bile başlasa ( ha buarada TBSF geleneklerimize uygun bir şekilde ilk başta 5 anons edilip, 4:30 a çekilen maç 5:15 te başladı ya..neyse) iyi olmazdı valla. Ha tabii maçı da 2:40 saatte bitirmeleri de güzel bir ayrıntıydı. Ulan paso pas atıyo bu herifler 2 dakkada çeyrek bitirdiniz.
- Hakemlik gerçekten komediydi. Bu arkadaşları nereden buluyorlar anlamıyorum. Özellikle ilk yarı artık pes dedirten kararlar vardı (koşuda ineligible downfield..nasıl yani). Kimse kalkıp geçen sene de böyleydi, şöyleydi, demesin. Bu ülkede bu sahaya çıkan arkadaşlardan daha iyi bilen, daha başarılı 30 tane adam var.
- Herhangi bir takımı tutmadım maçta, ama bundan sonra bir Boğaziçi maçında seyirci olursam kesin Boğaziçi tribünündeyim. Kazanıp kaybetmesi çok mühim değil. :)))
- İlk yarı hakemler farkı açtırtmadı, ama IAFK maçı her halikarda tabiri yerindeyse "hakemi de topla beraber kaleye sokarak" kazanacaktı. Sonraki amatörlük nasıl çıktı anlayamadım....Orta sahada o pozisyonda nie punt yapmazsın birader??? 2. yarı kendi elleriyle verdiler hakeme gerek kalmadan...
- Maç sonunda - e ne bekliyosun ki - kavga çıktı yine. Takımlara ne ceza geleceğini çok merak ediyorum cidden. Puhahah..Kimse peşine düşmez tabii olan bize oldu. O değil de, IAFK koçunun uçarak yaptığı tackle'a gayet hayran kaldım, kendisini oyuncu olarak almak isterim :)
- İstanbul trafiğinin taaaa ......

5/29/09

CCSE

http://www.checkpoint.com/services/education/certification/ccse_ngx/

2 gün önce CCSA aldıktan sonra bugün de CCSE aldım. Sabaha kadar konuları toparlayacam diye canım çıktı ama, bu kadar az çalışmaya iyi yine şans yüzüme güldü. Şimdi gaza geldim uzun uzun bi çalışıp CCSE+ a bakayım diyorum ama esas şu an tek düşündüğüm ise aslında eve gidip uyumak. Neyse vatana millete hayırlı olsun, darısı 15 senedir uğraştığımız sporda daha dün başlayan bebeler koç sertifikası almışken bizim de alabilmemize.

5/27/09

En kötü 20 araba

(how i turned my blog space into a link list)


Yazıları da okuyun sadece resimlere bakmayın. Eleman güzel yazmış. En çok güldüğüm anlar :
the few who did buy were often shocked by the car’s biggest mechanical issue: its engine had a tendency to fall out.
- he who wishes to go racing and winds up with a dead, smoking hole where the engine used to be is not a satisfied customer
- As a general rule, if you are terrible at selling something with two wheels, you wont be much better at making something with four. The Janus is a (barely) moving example of this.
- The car’s one downfall was possibly the biggest problem that such an experimental vehicle could feature: It wasn’t 100% waterproof!
-  To make matters worse, the fatuous executives at Ford actually calculated out the cost of repairing the Pinto’s killer design against the cost of potential lawsuits, and found that it would be cheaper to let their drivers roast


5/26/09

Riskli taktikler üzerine

Bilindiği üzere kırmızı ( artık ilginçlik mi denir, tarih mi denir, takdir-i ilahi alma mazlumun ahını mı denir...ne denirse denir top yuvarlaktır da diyebilirsiniz - her nekadar olmasa da) sonunda HM değil M hanesine de bir rakam koyacak. Birisine "bürokratik engeller" , diğerine "sahada oynadığımız maç", diğerine "Üni Lig" dedikten sonra, ligin dengelerinin belki de artık değiştiğini işaret eder bir şekilde yenildi. Çok bundan bir haz aldığım söylenemez. Ağlıyor da değilim, seviniyor da değilim; biz yenemedikten sonra pek bize bir faydası yok, rakibin neleri doğru yaptığını çözüp aynısını yapana dek. 

Esas konu, maçın 2. yarısından itibaren kırmızı'nın uyguladığı radikal taktiklerdi. "Neden Kırmızı pas yapıyor, neden bu kadar değişik oyunlar deniyor ve patlıyor"...Rakibe karşı artık mucize olan bir skoru gerçekleştirmek için bir mucize yaratacak oyunları, değişik şeyleri denemek zorundasınız.  Geçen gün de buna benzer bir yazı okumuştum. O daha çok David vs. Goliath mantığında, çok güçsüz gözüken bir takım çok güçlü bir takımı nasıl oluyor da oluyor da yeniyor mantığı üzerine idi ama, benzer prensipler de belki burada geçerli olabilir. İstatistiki olarak bu tür durumlarda high risk - high reward bir yaklaşım belirlemek durumundasınız. Böylece de ya patlarsınız - ki zaten geridesin - ya da imkansızı gerçekleştirebilirsiniz. 

Pazar günü pek çözüm olmadı gibi: patlayan bir reverse kickoff return, çok kötü patlayan bir option oyunu, ve çaresizce sağa sola koşup koşup pas atmaya çalışan ve çok sayıda INT'le karşılaşan bir QB...Tabii sürpriz oyun, high risk oyun derken, her ne kadar "sürpriz" oyun da olsa, çalışılmadık , antremanda birkaç defa yapılmadık bir oyunu maçta yapmaya çalışmak genel olarak A.F.'da hezimetle karşılaşıyor. Bu sebepten bu tür oyunları önceden çalışmış olmanız, herkesin ne yapacağını bilmesi gerekiyor. Oyun fantastik olsa da, çalışmadan çıktığınız bir oyun, anca dötünüzde fantastik durur. Çalıştığınız zaman ise oyundaki "mega-high" risk'i daha "medium-high" seviyelere çekip gerçek bir şans elde edebilirsiniz. Rakip ne kadar sizden uzun yard, riskli oyun beklese de, ortadan koşu, standart pas gibi temel şeyleri gözden çıkaramayacağı için - ve daha ötesi siz artık bu tür dertleri gözden çıkarabilir durumda olduğunuz için - hangi oyun olduğunu, nasıl birşey olduğunu bilemeyeceğinden..bahsettiğimiz tür oyunların yapılacağı an tam bu tür durumlardır.

Sürekli olarak bu tür yüksek riskli bir strateji izlemek ise, uzun vadede, negatif şekilde geri dönüyor. Çünkü , "aynı riski iki kere almak aptallıktır" :)

5/12/09

10 Rules you should have learnt but did not even care...

Nasılsa artık tüm hakemler – en azından maçlarda söylediklerine bakarsak – kuralları benden çok daha iyi biliyor ama...Yine de ben buradan birkaç ilginç/değişik/yanlış bilinen kuralların üzerinden geçeyim bari. Kendime hatırlatma aman kimse üstüne alınmasın J

1.       Offens takımı tarafından, neutral zone’u geçen bir koşu sırasında yapılan faullerde uygulama noktası koşunun bittiği (diğer bir deyişle faul yapıldığı zaman topun olduğu nokta) noktası oluyor. Bir sonraki nokta ise cezaların tamamlanmasından sonra belirleniyor. Bu durumda, koşunun “gidilmesi gereken mesafe” çizgisini geçmesi değil, ceza sonrası belirlenen noktanın gidilmesi gereken mesafe çizgisinin ilerisinde olması gerekiyor. Çok karışık oldu tekrar deneyelim....1st down olup olmadığı, top konduktan sonra belirlenir. Ceza topu 1st down çizgisinin gerisine götürüyorsa, 1st down değildir. ..? Oldu galiba. Örnekle anlatır isek : 3 ve10. 15 yard’lık koşu yapıldığında hücum takımı arkadan blok yapar. Bir sonraki down 3. Hak ve 5 yard (çünkü 10 ard geri gittik)...

2.       Pass Interference hakkında ve ayrıntılı kuralları ile ilgili yanlış bildiklerimiz:

a.        Hayır 5-yard bump kuralı diye birşey yok. (Gerçi NCAA’in NFL’i takip etmeye çalışması – tersi olması gerekirken – akımı devam ederse bu da gelir yakında).

b.       DPI..Defensive Pass Interference cezası MAKSİMUM 15 yard’dır. Yani NFL’deki gibi direk “topun yapıldığı yerden 1 ve 10” değil, “15 yard’a kadar topun yapıldığı yerden 1 ve 10, sonrasında 15-yard [öteden] 1 ve 10” şeklinde.

c.        Hücum oyuncuları neutral zone’u geçen bir ileri-pas atıldığı bir down içerisinde [line civarındaki ilk bloklama dışında] defans oyuncularına blok koyamaz. Yani hücum receiver’ı – sahanın neresinde olursa olsun, oyunla alakalı olsun olmasın – gidip savunma oyuncusuna blok koyar, sonra da ileri-pas olursa, bu OPI “Offensive Pass Interference” tır. Tabii bunu yakalamak için, önce receiver’ın blok koyduğunu görüp, sonra oyunun akibetine bakmak lazım olduğu için....Bunu gören Türkiye Ligi hakemine bir alkış gelsin.

3.       Punt yapan takımın topa gidip dokunması topu ölü duruma getirmez...Karşılayan takımın hala topu koşma hakkı vardır. Bunu bilen – ancak takımların da bilmediğini bilen – bir çok hakem böyle bir durumda direk düdük çalıyor böyle bir durumda kargaşa çıkmasın diye...

4.       Kaska el teması – sürekli olmadığı müddetçe – facemask değildir. Ayrımını iyi yapmak gerekir.

5.       Punt karşılayan oyuncu topu tutma hakkına, topa ulaştırılma hakkına sahiptir. Yine birçok hakemin es geçtiği bir kural. Yani topa vuran takım, returner’a topu tutma şansı vermelidir, top tutuşunu engellemeye çalışacak hareketlerden kaçınmalıdır.

6.       TE’nin elini kaldırıp eligible olması gibi bir durum yok. Numarası ve dizilişi tutuyorsa eligible’dır. Tutmuyorsa değildir. Bu kadar basit.

7.       Aynı sene içinde 2.defa olan bir pozisyon nasıl 2. defa da – az kalsını maz kalsını, düzeltildisi yok, yanlış çalmışınız işte ilk başta – yanlı çalınır bilmiyorum ama : Rakibin attığı pası kendi end-zone’unuzda tutar ve orda düşerseniz, dışarı çıkarsanız , orada düşürülürseniz vs. vs. vs. Touchback , safety değil.

8.       Kasıtlı olarak top fumble edilemez...Yani eski fumblerooski oyunu kabul edilmez.

9.       Punt yapılan top neutral zone'u geçmezse live'dır. Ha bunun nesi süper diyeceksiniz. Punt'la topu kenarda bekleyen receiver'a atın da görün ...atabilirseniz :)

10.    Bir maçta 5ten fazla ileri-pas denemek kurallara aykırıdır...(“Ya tutarsa?”)

 

5/5/09

Spread'em

Birçok takımın da NCAA'in izinde spread'e geçmesini takiben ligde değişim rüzgarları esmeye başladı. Sayın Çiçek'in başarılı ve savunması zor(?) takımlarına karşı birçok başka takım da receiver'larını açıp "basketball on grass" akımına katıldılar.  Bir zamanlar lig birincisinin oynadığı sistemi lig sonuncusunun da oynaması gibi, "line'ım zayıf" diyen, QB'sinin koluna güvenen herkes sahayı bu şekilde açmaya çalıştı...
Hakkıyla yapabilene pek bi itirazımız yok. Pas'a da itirazımız yok, ölçüsünde kullanıldığında :) Ama herkes doğru şekilde mi kullanıyor spread'i? Zayıflıkları örtmek için iyi bir yol mudur spread?

homersmith.net 'ten (ç)alıntı ve çeviri :
"
Yanılgı : Daha zayıf hücum oyuncuları spread dizilişlerde bir pas hücumunda daha çok şanslıdırlar

Daha zayıf line oyuncuları shotgun la oynanan pas ağırlıklı bir sistmde daha başarılılar- evet. İyi pas atma ve tutma yeteneğiniz varsa, line'daki eksikliğinizin üstesinden bu şekilde gelinebilir.

Ancak, savunmanın, karşısındaki bir receiver'i, sahanın her yerinde birebir tutabileceği bir oyuncusu varsa, o receiver'ın açığa dizilinmesi felaketle sonuçlanabilir. Daha zayıf receiverlar birbirine 6-yard kadar yakın olup, birbirlerini çapraz yer değiştirmelidirler. Bu şekilde 2 zayıf receiver 3 daha güçlü savunma oyuncusunun kendilerini tutmak zorunda kalmasını sağlayabilirler. 

Zayıf bir line oyuncusu, kendisinden daha güçlü bir line oyuncusunun karşısında, QB'nin pas atacağı nokta önünde tek başına bırakılmamalıdır. Hiçbir line oyuncusu böyle bir duurmda tek başına kalmamalıdır.

Daha zayıf bir back oyuncusu, daha güçlü bir line oyuncusunu bloklamak zorunda kalmamalıdır.

Zayıfın güçlüye karşı başarılı olmasını sağlayan esas şey - fake atmak, rakibi kandırmaktır. Receiver fake'leri, top fake'leri, her türlü fake.

Hayır - pas atmak ve sahayı açmak, tek başına, zayıf oyuncuları başarıyla oynatmak için yeterli değildir.

"

Kişisel görüşüme gelince, QB'yi de defansa karşı kullanıp - hız, güç, tackle'dan kurtulma, fake gibi özelliklerini kullan(a)madığınız sürece, QB'yi de koştur(a)madığınız sürece ofansınız tek yönlü olarak iyi bir savunma karşısında zayıf kalacaktır. Yani spread değil...spread option...Tabii koşu yapan bir takımın bile QB'sini koşturmaktan korktuğu bir durumda, as QB'niz ortadan draw koşarken dizine yediği darbeden sonra kimi sokacağınız da plana dahil olmalı...

Ha antitez olarak " tek yönlü diyene bak" dersen de bişi diyemem tabii...

5/4/09

İlla ki yenin

Bilmiyorum ben mi yeteneğimizi taktiklerimizi fazla mı abartıyorum. Yogun mac programinda çalışamadığımızdan dolayı bazı şeyleri mi çocuklara tam anlatamamışım...Ama bir takım bu kadar da kupayı isteye isteye rakibe vermeye çalışmaz. Neyse ki molalar (veya olmayışı) imdada yetişti de maalesef  - ! - kupa bizde kaldı yine.
Önemli olan koçun ne bildiği değil, oyuncuların ne bildiği. Bunu bilmek ayrı, anlamak ayrı herhalde ki biz hala anlayamamışız. Demek ki birşekilde oyunun temellerini, mantığını anlatamıyoruz oyunculara, ve kabahat yine dönüp dolaşıp bizde haliyle. Bireysel olarak daha hazır olup, oyunların yapılacakların üstesinden 100 kere geçmiş olup hala her down teker teker neyi yapmasının mantıklı olduğunu 101. defa anlatmak zorunda hissetmek , maç sırasında mikromanagement yapmak zorunda olmak, gerçekten iğrenç bir duygu. Hala daha niye 3 ve 30'da geri çekilmesi gerektiğini bilmeyen adama geri çekil, dışa kaç demek zorunda kalmak .... 
Başka bir açıklaması yok ki bunun. Oyun, yard vs. verirsin, arasıra bazıları biraz daha da uzun olur. Ceza da yersin. Ama "buradan açık vermiyorum" dediğin yerde oyuncunun inadına inadına görev yerini ihmal etmekte ısrar etmesi, "dışından koşu çıkmıyacak adam gördüğünde kaç" dediğin adamın inatla içeriye kitlenmesi...Göstere göstere tutturulan salına salına hedefe giden desperation paslar...Maç ortadayken sinirlenip havaya degajlar. Oyuna bir down girip gerizekalı fauler yapmalar...Kimse kusura bakmasın da bu duruma rağmen kazanamamanın yetenekle, çalışmayla vs.yle alakası yok. Inadına dattırı dandan kafasına göre oynamaya çalışan, sahada içinden geldiğiyle oynayan, haliyle de plandan programdan yoksun bir takımla alakası var. Ha , 11 kişi mahalle takımı gibi çıkıp yenebilmek de belki yetenek açısından birşeyler söylüyor belki, ama Amerikan Futbolu'ndaki hazırlık, planlama, taktik, kısacası sporu bana göre spor yapan sevdiğim detaylardan burada eser yok ki bu durumda. 
Ikına sıkına alınan yardları, abes abes şekillerde inatla verip, son saniyede bir lutufla kazanılan bir maçtan sonra açıkçası söyleyecek çok olumlu birşey yok. Küçük hedeflerle mutlu olduğumuz, büyük resmi görmediğimiz sürece daha yukarıya çıkamayız...Bunu - maalesef yine bir sezon daha geçti - seneye öğretiriz inşallah en azından...

4/30/09

Bastardized Rules

Yani piç edilmiş kurallar...

Hiçbir zaman bu oyunun kuralları ile aramız iyi olmadı. Öğrenmeyi, planlamayı, analiz etmeyi, işin detaylarına inmeyi sevmeyen, futbol programında 45 dakika "hocaağğm bak geri aldım, top çizgiyi geçti, geçmedi, hop sar Uğur'cuğum bir daha" işleyen bir memleket için esasen Kural kitabının 1. Maddeleri bile fazla. Yeri geldi NCAA ile NFL'i karıştırdık. Line'da minimum mu 7, en az mı 7, en fazla mı 7, yoksa ortalama olarak 7.1 mi, onu bile toparlamamız zannedersem 2000 başlarıydı. Hal böyle olunca, bazen birileri kurallarda değişiklik tarzı deyince öğürme, kusma ve başdönmesi etkileriyle oradan hızla uzaklaşasım geliyor...

Kural değişikliklerine tamamen karşı olduğum, körü körüne bir yönde gitmek gibi bir isteğim yok elbette. Her ne kadar bu konuda işin özüne sadık kalmayı benimsemiş olsam da, belirli noktalarda ülke şartlarına uyum sağlamak amacıyla geçerli değişiklikler yapılabilir. Ancak bunu yapabilmek için önce halihazırdaki kuralları tam anlayacak , sonuçlarını sebeplerini öncesini sonrasını bilen insanlar gerekli. Bu da - her sene lig , kuralların uygulanışı konusundaki başarılarımızı incelersek - saman-iğne olayına uygun bir gönderme oluyor anca.

Bir dönem head-tackle'lar, don-tackle'lar vardı...Bunlar belki de malzemesiz dönemde konmuş, şu ana kadarki en mantıklı değişikliğimizdi. Oyunu tamamen değişik bir modda oynamamıza, tamamen kendimize özgü bir cezayla karşılık vermiştik. Netekim koskoca NFL NCAA yıllar sonra bunu biden çalarak horsecollar ı getirdi. Biz de yeni birşey bulmuşçasına öğrenmişçesine sevindik. Eli yukardan temas eden her oyuncuya hemen dayadık horsecollar'i....Daha sonraları - bakıldı ki sahalar yetmiyor - sahaların boyunun %10 az olabileceği, 10 yard'ın 9 olabileceğine karar verdik...Çok içime sinmeyen birşey olsa da, özellikle istatistiklerin vs. nasıl olsa tutulmadığı, yard'ların çok öneminin olmadığı, hele hele maç oynayacak saha bulunmadığını gözönüne alırsak...çok da kimin içine sinip kimin içine sinmediği pek bi si...umrumuzda olmaması gerek.

Bunları bir yana bırakıp, bir de dahiyane açıklamaları yanında getiren, oyun işleyişine pek bir fayde etmeyen gaipten gelen fikirlerimiz var..."Kıç ped'i rahatsızlık veriyor, zaten orada fazla duruyor kalksın"...!? Nasıl yani bile demeden oylanıp kabul edilmişti. Sen misin gerizekalı oyuncu sağlığı diyen. "Türk adam gider tekme atar, koşucuya da tripping olsun"...yani hakem tekme ile çelmeyi ayırt edemeyecek?

Kuralları değiştirmek - istisnalar dışında, ki bunlara örnekleri yukarıda verdim - genel olarak işin kolay yolu. Örneğin bu yazıya ilham veren "maç sürelerini kısaltmalı" önerisi. Esasen hakemlerin pozisyonları daha hızlı işlemesini sağlayarak, mümkünse 40 dakikadan daha az bir sürede karar vermesini sağlamak, sürenin düzgün tutulmasını sağlayarak, maçı seyirciler için daha eğlenceli hale getirecek düzenlemeler yaparak, yani kurallarda aslında değişiklik yapmadan da atılabilecek bir adım. Ama nedense maç süresini kısaltmak deyince benim aklıma gelen : "4*30 durdurmasız oynatalım bitirelim abi..."

Değiştirmeyin şunu kardeşim bak hala sen daha TE elini kaldırdı söyledi eligible olduğunu diyosun, rica ederim bi git...

4/27/09

Link vermeye devam...

http://www.time.com/time/business/article/0,8599,1893965,00.html?xid=rss-topstories

Bıraktım artık A.F. yazmayı ne haliniz varsa görün diyorum. Forward progress'i , 25-yard'ı bilmeyen, TE elini kaldırdığında eligible olmasına izin veren, forward motion ile hızlı motion'ı aynı kefeye koyan..daha doğrusu koyamayıp yanlış şeye yanlış düdük çalan. 

3 sene önce bildiğini de unutmuş bu adamlar nasıl olur ya nasıl ya???

Ha linkin alakası yok, burayı bağrınıp çağrınmak için kullanasım geldi.

3/13/09

Anılaarrrrr...

Başka bir iş için...hatta bana karşılığında para veren iş için (işin garibi) eski takım fotoğraflarına bakıyordum. 
İyi eğlenmişiz zamanında, güzel şopar takımmışız...







3/10/09

Bashkent Knights

Universiteler ligi macinda gectigimiz haftasonu Baskent Universitesindeydik. Birkac sene önce yeni olmalarına rağmen, özellikle eski QB'Leri Burak, süper line insanı Aykut ve diğer arkadaşların etrafında iyi bir takım kurmuşlardı. Hala da Başkent'te güzel bir takım görüntüsü var, ancak ayrılan kadro sebebiyle - haliyle özel okullardan millet 10 senede ayrılmıyo, 4 bilemedin 5 okulu bitiriyor - daha zayıf bir takım vardı.

Diğer 2 maç gibi bu maç ta dondurucu soğukta, bir de o başkent'in akılalmaz soğuğunda geçti.

Maçın başında ..birkaç sene öncesinin Bilkent maçını hatırlatırcasına soğuk bir duş - pardon TD- yedik. Offence'te topu bir anda fumble ile kaybedince, topu kapan oyuncu engelsiz enzone'a doğru koştu. 6-0.

Sonrasında ise oyuna ağırlığımızı koyduk. Atılım - Koç maçları kadar kolay geçmese de, sonlara doğru yedekleri oyuna sokabildik. Bazı arkadaşları belki 3-4 down anca oynatabildik. Ama son 2 savunmada tamamen yedeklerden kurulu 11 ile rakibi durdurabilmemiz güzeldi. Tabii hatalar da yok değil. Maşallah ceza yeme rekorunu - ki bir önceki de herhalde bize aittir - kırmış bulunduğumuzu düşünüyorum. 1 ve 10, 1 ve 15, 2 ve 2, 2 ve 17 gibi ..mehteran 1 geri 2 ileri ilerleye ilerleye TD'leri bulduk. Şu maçları çekemiyoruz en büyük kötü yönü de bu oluyor. Aksi takdirde her bişeye mazeret hazır. Oysa eskiden böyle miydi, izlerdik 6 saniyeyi 10 dakikada, "bak Poaca'cıım burda 2 kisi seni 15 yard geriye suruklemisler, burada dusuncelerin neydi???" diye ezerdik bir güzel. Bak bakalım bi daha yapıyor mu...

Neyse bir sonraki maca tripod'u alırız artık... 

3/2/09

1000 maç olsun çamurdan olsun...mu?

Bu sene ünilig pro-lig karışık düşünüldüğünde, Türkiye'de Amerikan Futbolu oynayan takımlardan 5'i en az bir lig maçına çıkmadı. Bazısı deplasmana gidemedi. Birkaçı kendi şehrindeki maça gidemedi. Ve bu daha maçlar yeni başlamışken. Senenin ilerleyen zamanlarında sakatlıklar arttıkça bu potaya daha 1-2 takım, 5-6 maç daha girecek. Ve bu şekilde bir ligin bile az olduğunu, daha çok sayıda maç yapılması gerektiğini söyleyecek en az 8 takım söyleyebilirim. (facebook'ta grup mu açsak bu şekilde ne?). Son güne kadar gelip gelemeyeceğini belli edemeyen, plan program yapamayan bir sürü takımla doluyuz. Kendi takımın çok mu süper? Oluyor hatalarımız ama en azından bu hataları görebilecek yapıda davranıp düzeltme çabasına giriyoruz. Kalkıp bilip bilmeden eğriyi doğruyu tartmadan "abi sen bize maç yaptır da ne olursa olsun" demiyoruz....Senede 8 maç yapmamış takımların "abi 30 maç da yaparız sen yeter ki ayarla" lafına kanarak gidilirse, "kim ak kim kara görüp sene sonu karar veririz" denirse...Federasyon bu sene 4. Amerikan Futbolu senesinde, hala artık bu işlerin deneme tahtası olmaması lazım. Planlı, programlı, uzun vadeli gelişimi olması lazım, bir senede cart diye tüm yapının değiştirilmemesi lazım. Ama hayır, daha 2 günlük geçmişi olan takımın da katkısıyla düşünülmeden planlama yapıyoruz. Ligin deneme tahtası olmadığını, belirli takımlar için çıtayı yükseltip, rekabeti üst seviyede tutarak, ödül-ceza ilişkisine gereken önemi vererek geliştirmemiz lazım. Ama bunları anlattığım takım benimle eş oya sahip, belki de daha fazla, ve toplam 10 maç yapmış bugün kadar...Nicelik değil nitelik önemli olan. Sen aynı sahada 4 maç üstüste yapak zorunda kalıp balçığa bulanıyorsan, sene sonu geldiğinde 5 oyuncun sporu sakatlık yüzünden bırakacak duruma geliyorsa, sahamız malzememiz yoksa, hakemler 1st down nedir bilmiyorsa, daha senenin başında maçlardan çekiliyorsan....100 maç yapman seni, beni , sporu nasıl geliştirecek? Hesap kitap yapmadan ortaya "şu kadar maç yaparız" diye ortaya çıkıyorsan, sponsor da sana hesap kitap yapmadan doğaçlama bir NAH çekmez mi?

2/25/09

Flowchart

İş akış sürecinde işlemleri iyi sıralamak ve tanımlamak çok önemlidir. Ortaokul bilgisayar projesindeki flowchart'ımız bunun yarısı kadar düzgün hazırlanmış olsaydı...

Yenilmek de varmış

Kırmızı kadar olmasa da, bu haftasonuna kadar takımın neredeyse veteran'ı bile sayacağımız adamlar yenilgi nedir pek bilmiyorlardı. Tabii Kırmızı'ya en çok yenilen takım olarak artık onu saymaz bile olmuşuz nerdeyse ama, o ayrı bi konu. Uzun süredir domine ettiğimiz sahaları, Pazar günü amatörlüğümüzle, şaşkınlığımızla, basiretsizliğimizle başka takımlara bıraktık. Şampiyon takımın yerine amatör ilk sene takımı vardı neredeyse sahada.

Bir Amerikan Futbolu maçını nasıl kazanırsınız? Süreyi kontrol ederek, turnover avantajını koruyarak, ve ceza avantajını koruyarak. Yani süper oynayarak, muhteşem oyunlar yaparak değil. Basiti kendi elinizde olan şeleri düzgün yaparak, ve hatayı minimuma indirgeyerek. Rakipten daha az hata yaparak...

Sahanın ortasının çamur deryası olmasından mıdır, Center yerine adam bulamadığımızdan, yanlış seçtiğimizden midir,...düpedüz basiretsizlik midir...Daha top Center'dan QB'ye top gelene kadar fumble yapınca , ve bunu belki 15 oyun gibi inanılmaz bir süre boyunca ardarda inatla yapınca, zaten baştan bu 3 istatistiğin 2sini kaybetmiş oluyoruz. Bunun üstüne gerek bizim hırçınlığımız, gerekse senelerdir "İstanbul-Ankara farkı yok hep beraber bu işin içindeyiz" söylemimizin içine edecek şekilde beceriksiz bir yönetim de eklenince, saha kenarında yürünürken ceza yeyip TD yiyen bir takım olarak görevimizi yerine getirdik. Hayır düdük çalar çalmaz sen kendi koşmanı salisesinde durduramıyosan,  oyuncudan ne bekliyosun?

Ha bi de oturup bu sene FG çalıştığımız iyi oldu. Maça bir dakika geç gel, maç iptal. Ama sahada kale direği yok ve bu şekilde oynayacağız. Oldu.

Bütün bunlara bakınca kaybetmemiz çok normal. Belki de bu yüzdendir ki maç sonunda uçuşan kasklar, uçan tekmeler değil de üzgün bir şekilde rakibinin elini sıkıp soyunma odasına giden bir takım vardı. En çok koyan ise, ne kadar büyütülürse büyütülsün, yenildiğimiz rakip bizimle aynı ayarda değil....Ama demek ki o gün o koşullarda bizden daha üstte bir ayardalarmış ki maçın sonunda geriden gelip maç kazanacak gücü bulabildiler...

Neyse..klişe laflara bakarsak..sezon uzun (inanıllmaz uzun malesef)..önümüzdeki çamurlara, pardon maçlara, bakıcaz...

2/19/09

Documentation

İşle ilgili yapmışsın kurulumu, düzeltmekle uğraşmışsın, düzeltince başka bi hata çıkmış, öbür tarafta başka bir problem çağırıyor. Bu noktada uğraşmak istediğim en son şey ne yaptığımı, nerden tıklayarak yaptığımı, niye yaptığımı vs. vs. dokumante etmek.

Ama bu yapılan işin önemsiz bir iş olduğunu göstermiyor. Disaster recovery durumunda birçok defa, bana ilk başta 2 saate mal olan birşeyin 1 sene sonrasında kazanılmış 2 gün olarak geri dönüldüğünü gördüm. Neyse, çok uzatmadan, alltaki link ve yapılan yorumlar ilginç. Çok sayıda ürünün de yer alabileceği, problem çözen kişinin teknik kapasitesinin farklı seviyelerde olabileceği bir ortamda "nasıl yaparız da yaparız" dokumantasyonunun hazırlanması üzerine - ve yapılıp yapılmaması gereği üzerine - fikirler ve yorumlar.

2/17/09

Abandizit

Persembe sabahi garip bi sanciyla uyandim. Kontrol ettim, hamile olma ihtimalim yok. Alien'lik bi durum yok. Ama ciddi bi agri öyle az bi hazimsizlik, gaz vs. gibi degil tam. Böyle gezinen bi agri.

Neyse dedik madem uyandik erkenden ofise gidelim. Bi seyler yiyim içiyim geçer dedim. Kahve tost. Megersem hazimsizlik varsa bu tür seylerden uzak durmak lazimmis. Baktim geçmiyor ulan acaba soda ise yarar mi? Peki o da olmadi. Evde senelerdir ilaç olmadigi için - evet ilaca, sigortaya ve banka mevhumuna pek inanmayan bir neoandertal olarak - disardan sorduk ögrendik - Talcid olur mu? Olmazmis. Hastane diye bisi çikarmislar yeni, beyaz önlüklü birileri geliyo bu önlüksüz olmuyor, bakiyolar soru soruyolar neyin yanlis oldugunu anliyolar falan. Gittik arkadas da hazir orda diye. Kablolar takti, kan aldi, ilaç verdi. Neyse fazla uzatmayalim, apandisit gayet güzel zin zin geliyomus yoldan...

Narkozu verdiler say dediler 10'a kadar. Dedim 20'ye kadar sayarim. Sonra gözümü açtim odadayim karsimda bizim takimdan çocuklar, refakatçiler falan. 20'ye hizli saymisim galiba, oluyo böyle...

Narkozdan sonra önemli olan idrar ve gaz çikarmaymis. E su verin iceyim o zaman? Yok. Kendi kendine olacakmis. İlk basta iyi aman nasilsa gelir dedik. Sonra hemsiranim saolsun devamini da soyledi. Ya olur ya olur olmazsa sonda konur diye. Hop hemen dikildik tuvaletin basina hallettik isimizi :)

2. gün öğlene doğru baktılar hersey yolunda ciktik. Evde hafif bir dikis acisiyla - ozellikle oturup kalkarken - idare etmeye calisiyoruz. 

Uzun bir aradan sonra maca da gidemedim, cocuklar gayet guzel idare etmis yoklugumda. Duyduguma gore hi bench cezamiz da yokmus. Neden ola ki? :)

2/12/09

Şipşak Maç

Güzel güneşli bir Cuma gününden sonra haftasonu İstanbul'da güzel bir maç yapacağımızı düşünmüştüm. Hem tren yolculuğu, hem hava güzel, kız güzel, falan...

Pazar sabahından itibaren artık nasıl bir gök delinmesi yaşandıysa, deli gibi yağan yağmur altında maç yapmaya çalıştık. Sahanın etrafının da açık olması sebebiyle de bi güzel rüzgarı da yiyince, bırak maç yapmak o sahada durmak bile imkansızdı. Hava böyle olunca, maç da iddiasız bir şekilde geçince hakemlerle konuştuk. 2. çeyrek birkaç atakta bitti. Devre arası yapmayalım dedik, 5 dakika zorunlu mola verdik hemen başladık. 3. çeyrek kısa sürdü - ve ortasında ben artık bazı arkadaşları soyunma odasına göndermeye başladım, yedekleri koydum. Bu saatten sonra koçlu arkadaşlar da biraz daha kendilerini gösterdiler. Herkesi oynatamadık, ve o havada gelip de oynayamamak zor olmuştur herhalde ama, sonuçta bu kadar geniş kadro tutup, maçları da riske atmamak için (bkz. geçen seneki İAFK ilk yarı -2. yarı) yine bir miktar üstünlüğü korumak zorundayız.

Koç takımında iyi oyuncular var, çok iyi blok koyan, koşan birkaç oyuncu gördüm. Ama sonuçta nispeten deneyimsiz oyunculardan kurulu. Hal böyle olunca, özellikle counter oyunlarda aldığımız uzun yard'larla sonuca gitmesini bildik. Kalelerde kale direği olmayınca Guiza'da zavallım yerden kickoff yapmakla yetindi (ulan ne güzel hopladı zıpladı top o sahada)...

Pas denemelerinde tekrar gördük ki bu adamlar hala route bilmiyor. E tabii oyunları biliyolar mı ki sanki route'Ları bilsinler dicen. O da doğru.

Kolay maçları bitirdik gibi. Bundan sonra giderek daha zorlu rakipler gelecek. Özellikle önümüzdeki Doğu Akdeniz Üniversitesi DAU ve İstanbul Amerikan Futbolu Klubu (İAFK) zorlu rakipler olacak. Bu maçlarla beraber yoğun maratonu inşallah güzelce kaldırabiliriz....

2/5/09

Things to take note when wingman gets drunk

- Efendim önce buyrun şu telefonu...
Aksi takdirde mesajı yazmaya başladım bile..
sek..seker...
yok lan öyle telefon no mu olur..
aman
ya bi dur ya alma elimden şu telefonu
arim bari bi..
olm aramıyorum normalde, bi hal hatır soracam lan
ya en son bi 2 ay oldu ya..(YALANNNN!!)
79..
ya hacı hiç anlamıyon sen beni.
....Açmadı a.q.
Ulan insan gecenin 3ünde tavuk giti yatar mı ya
duymamıştır herhalde....
yoksa açardı . yani..açardı dimi?

- Olm bak ben bu kızları sana ayarlarım bakkkh,
Ya niye ne tırsaks...böğğğğğğğkkkk
Ulan kızın elbiseyi rezil ettik galiba...

- Lan git bi sigara kap gel
ne demek lan ben içmiyorum
bakkaldan al?
olum bunun çakmağı nerde?
hay ben..ulan sigarayı ters tutmuşuz 

- Abi uyumuyorum rahatlıyorum sadece...

- Onu da içecen mi?

Grandmaster Conspiracy

Teknolojinin (kişisel) faydalı amaçlar için kullanımına örnek :


Sistemi iyi kurmuşlar. Sarıyı kısa tut, cezayı yüksek...

2/2/09

Super ne?

Bomba gibi maçı kaçırdık galiba. Super Çanak oynamış adamlar , hem de başka senelere (gerçi geçen seneki de.. neyse) nazaran heyecanlı geçmiş. Steelers'ı çok ayrı bi severim, defans hard hit olayı, no-çiiirlidir olayı ...working town olayı falan. Yani "korumalı futbol değil amerikın futbol as it was meant to be" tarzlarını severim ama...Kurt Warner'ın da kazanmasını istemedim değil ha. Böyle hep bi zaten underdog'u tutayım yanım vardır. Adamın ilerleyen yaşında tekrar sahneye geri dönmesi mi, süperstarlıktan backup a free agent'a düşüp sonra neredeyse Super Bowl MVP yol alan performansı mı...CNNSI'da okuduğum Peyton Manning'e karşı karşılaştırmalı istatistiği mi...hepsi gerçekten takdire şayan ilgi çekici noktalar.  Ha tabi ben bunların hiçbirini izlemedim uyumakla meşguldum ayrı meseleler. Gel gör ki NFL paso aynı muhabbet, aynı oyunun 2. değilse hadi bilemedin 3. varyasyonu (ha şu zone blocking meselesini iyi yapmışlar o ayrı)...paso field goal...NCAA finali daha güzel, lise maçları daha bi hoş. Ama bu da pek uyunacak maç değilmiş.
Ulan sen bikaç sene önce de Pittsburgh'u tutmamış mıydın diyenlere...e o zaman Ben gencecik çömez bir kardeşimdi tabikine tutacaz. Koşabilen - ama tek yaptığı hoba koşmak olmayan - old-school re-engineered bi QB'ydi kardeşim.
Ulan boşver de....Mayıs sonunu bekleyin millet final maçı görsün. 

1/26/09

Slumdog Millionaire

İzleyin

Hacı kafa ayarı gerekiyo mu?

Teyp Kafa ayarı dendiğinde neyden bahsettiğimi bilmiyosanız hiç uğraştırmayın (G.O.R.A. filminde bu espriyi nasıl kaçırdınız anlamadım ki)

Yine yeni yeniden sezon

İdmanlara tekrar başladık. Sınavlardan mı millet bunaldı, gaza mı geldiler, yoğun bi şekilde idmanlara katılım sağladık 2 günde. Ben biraz geç yatmamdan dolayı sabahları kalkmada problem yaşadım ama bi şekilde vaktinde idmanlara yetiştik. 2 gündür yoğun ve hevesli katılımla ikinci yarıya güzel bir başlangıç yaptık gibi. Önemli noktalarda önemli eksikleri kapattık, bazı oyunculara daha geniş bir açıdan baktık, ikinci yarı kadroda bazı yerlerde forma kapanın elinde gibi...Rekabet iyidir güzeldir :) Takıma yeni gelen arkadaşlardan bazılarında, eski bazı oyuncularda gözle görülür gelişmeler var. Sene sonu yüzümüz gülsün, başımız dik olsun, bi de milletle dalaşmayalım yeter :) Hücum oyunlarında eksik-yanlış yaptığımız, yanlış çalıştığımız bazı şeyleri düzelteceğiz diye düşünüyorum. Yoklama da - en kötü resim çekerek - halloluyor. 7 Şubat'tan itibaren göreceğiz bakalım. 

1/19/09

It's all 'bout the Money

dım dım dırı dım dım
- Meja


Dedik biz size herşeyin başı para diye

Tiyatro

Gültür mültür pek alakam yoktur. Öyle sanatsal takılayım falan dertlerim de yoktur. Ama insanların klasik müzikmiş, operaymış, tiyatroymuş ne anladığını, neyini beğendiğini anlayabiliyorum en azından. Takdir edebiliyorum, aşırıya kaçmadan. Sadece tembelim biraz uğraşamıyorum (klasik müzik ne uğraştır demeyin, çok feci yorar adamı)...

Haftasonu arkadaş tiyatroya gidelim diyince düşündüm, e fena olmaz, değişiklik oluyo. Şimdiye kadar gidip de "ulan nerden geldik bu ..." diye başlayan cümle kurduğum tiyatro..hatırlamıyorum valla..Bi o çok yorgun olduğum ve akşam gittiğimiz tiyatro vardı, onda da sarılıp uyumuştum valla gayet güzel bi tiyatroydu :)

Akün'de Fosforlu Cevriye'ye gittik. Sinema idi eskiden buralar da dutluktu dedim, Tunalı'yı kapatırlardı çok bi bok varmış gibi caddenin ortasında dolaşırdık dedim şaşırdı (sonraki 2'yi demedim içimden geçirdim, ulan yaşım belli olacak çok fazla konuşursam). Selamsız bandosu'nu burada izlemiştim - sonra da çok film izledim ama en iyi Selamsız bandosu'nu hatırlıyorum. Neyse, teker teker "efenim oyun modern anlatımla bilmemneyi harmanlaması.." vs diyemiycem, güzeldi işte. 3 boyutlu olması canlı olması, her kafanı çevirdiğinde farklı bi tarafta farklı birşeyler olması, yani senin gidip kendine göre belirli noktalara dikkat etmen/edebilmen. Farklı farklı mimikler yakalaman. Bunlar güzel şeylerdi, oyunculuk, koreografi vs. vs. de güzeldi herhalde bilmiyorum arkadaşa sorun. Ha bi de bileti son anda gidip gişeden alınca protokol koltuklarında en önde oturduk. Uzansam çelmeyi takabilirdim oyunculardan birkaçına ara ara...

Güzel oldu gittiğim. De zavallım beni entel böcek zannetti, "bi dahakine hangisine gideriz" diye soruyo. Puhahah o kadar da değil! Beklersin biraz bi süre :)

"Tek kişilik şehir" gelmiş ...

1/14/09

Shotgun Spread Option

veya o tur bişi işte...

Her sene birilerinden duyarım "KeKeA o zamanlar elindeki kadroya göre en uygun sistemi buldu, onu uyguladı başarılı oldu ama şimdi line'ı oyuncuları daha iyi, sistemi değiştirebilir"...tamam evet eldeki kadroya göre sistem kurmanın belirli bir mantığı var da ...yahu nerden çıkardınız o ana göre sistem oturttuğumuzu. Ya da şu anki kadronun DoubleWing e uygun olmadığını. Beğendiğimiz herşey var sistemde : blok, blok, blok, daha fazla blok ve koşu :) Misdirection, power, counter...Takım oyunu...Pas (neyse abartmayalım ..ama geriye pas 't neticede pastır?)..Neticede sistem de o kadar önemli değil. Daha önce değindiğim gibi, bugün NFL'de her takım aşağı yukarı aynı oyunları yapıyor. Onu geçin, Türkiye'de de birçok takım benzer şeyler uyguluyor, ama başarı değişken. Önemli olan başarılı olabileceğiniz bir felsefe , etrafında ona uyacak bir sistem, ona uyacak oyuncular, ve ona uyacak bir felsefe hop sil baştan diye devam eder...Ha bunu yapıyor musun ki desen..neyse konuyu değiştirmeyelim. 

Konumuz tam olarak doublewing değil biraz daha farklı bir sistem aslında. Shotgun spread option ve bunun üzerinden oyunlar. Şimdi bu doublewing kadar fix bir sistem değil daha çok belirli bir sistem içerisindeki birkaç oyunu tarif ediyor, hele option kelimesini koyduğunuzda belirli bir koşu oyunundan bahsediyoruz, ama neticede incelenmesi gereken , düşünülmesi gereken bir sistem var ortada, uygun personelle güzel şeyler yapılabilecek (en basitinden en zorlu olacak rakiplerimizden birisi bunu uyguladığı için). 

Florida'nın Oklahoma'yı yenerken kullandığı bazı oyunlar, DAÜ'nün yaptığı (ama tüm bileşenleri ile uygulamadığını düşündüğüm) oyunlar vs. vs. Temel noktaları 3-4 ayrı açık dizilmiş receiver ile sahayı açıp, arka tarafta shotgun ile topu alan bir QB ve HB. Bu ikisi arasındaki handoff fake sonucu QB -HB'e topu verebilir, QB keep kendisi koşabilir, pas atabilir. Bunlar temel shotgun handoff tarzı bir oyun.

Buna ekstra birşey kattığınız zaman ise : QB'nin (sol tarafta) durduğunu düşünelim, sağında HB. Normal bir triple option oyununda olana benzer bir şekilde, QB'ye okuyacak defans oyuncuları vererek seçenekli olarak kendisi koşması veya HB'e vermesi , bu sayede bazı oyuncuların bloklanmadan blok avantajı yakalanması mümkün. Bu oyunda - örnek olarak sağ DE'yi kimse bloklamıyor. Sol tarafta dizilen QB', sağdan gelip sol tackle istikametinde seyrine devam etmekte olan(!) HB'e topu uzatırken, sağ DE'yi okur. Sağ DE yerini koruyor, agresif bir şekilde HB'e saldırmıyorsa (arkadan yakalayıp düşürmek için), bu oyuncu bloklanmadan kalacağı için diğer tarafta HB'in koşusunu bloklamaya bir fazla adamımız kalıyor. Eğer içer sert bir açıda girip HB'i arkadan yakalamaya çalışıyor ise - guess  what - boşalttığı yerden QB top saklayıp koşabilir....

Bir de buna sol taraftan gelen bir Wing ile option olasılığı eklersek, ve sağ DE arkasındaki S/OLB yi de bloklamayıp üzerinden keep/pitch option oynarsak alın size shotgun triple option. Tabii mucidi falan değilim haliyle - ama her shotgun alıp QB koşturan takımın da bu okumaları yaptığı anlamında değil - sağdan soldan Florida taraflarından kopyaladım. (Ha bi de Tebow gibi bi oyuncunuz varsa zaten....)

Ha bu arada Florida Oklahoma'ya nası.....güzel oynadı? :D