12/30/08

Hangi ofansif sistem?

Yani ...diyelim ki doublewing şu veya bu sebepten yoksa?

Amerikan futbolunda topun her iki (hatta 3-4) tarafında yapılabilecek değişik oyunlar, denemeler konusunda sınırlama yok. Hepsinden üstün bir sistem? Esasen böyle birşey yok. Zamanına, yerine, kişisine göre bir sistem var. Bugün herkes 3-3 Stack tarzı bir defense'i anlata anlata bitiremiyorsa, bu Shotgun Spread Option tarzı sistemlerin, mobil QB'lerin yoğunlukla kullanılmasındandır. Tabii Amerikanya için konuşuyorum. (Bu arada 3-3 Stack tarzı bir defansı yenmenin yolu da : "pull your guards and FB through the offtackle hole, leading the halfback and beat them with number advantages"..puhahah ben bu oyunu biliyorum galiba bi yerden). Yani demem o ki, her sistemin ("kendi içinde bütünleşik" bir sistem olduğunu düşünürsek - ve hayır "All Out 11 Man Blitz" bir sistem değildir, her ne kadar yapanlarımız olsa da) başarılı olmasını sağlayan oyunculardır, koçlardır, rakiplerdir, rakip sistemdir, hava koşullarıdır. Bir bütün olarak ele almak lazım.  NFL'da Detroit Lions ile Tennessee Titans arasında, oyun sistemleri açısından çok mu fark var? Türkiye'deki her takım neredeyse Kırmızı'nın oyun sistemi ile oynamıyor mu - aşağı yukarı? Olay sistemi biraraya getiren - ki buna rakibin sistemi de dahil - küçük parçalarda yani. Hiç dome'da turf'te oynayan takımla oynamayan bir olur mu? :)

Peki soru şudur ki : Türkiye'de sıfırdan bir takım kurdun. Oyuncuların yeni başlıyor. 1 ay sonra lig başlıyor. Heyecanlı istekli bir kadron var, ve bu sene gelişme gösterip, önümüzdeki senelerde en kötü maç kazanabilir, rekabet edebilir hale gelmek istiyorsun. Hangi ofansif sistem?

12/28/08

Soğukkkk

Eskiden ne güzel koruma katmanımız vardı, yaz kış gömlekle bile gezebilirdim. Ya yaşlandım (hadi ordan), ya da süper filinta zayıf olunca koruma katmanı ortadan kalktı (evet evet bu yüzden kesin). Bugün dondum, dondum, ayakuçlarım ellerim dondu, hatta vücutsal yan ürünlerim bile dondu diyebilirim. Yarın maç falan izlemeye gitmesem mi ne?

Karda donmak üzeresin
Sen bunun farkındasın da..
Maçı bırakıp gidemiyon
Normal hayatta da
Böyle salak salak mı konuşursun
Yoksa entel dantel film yaptım
Kral çıplak gibi
Kimse bişi anlamasın
Ama rezil olmamak için
Süper film olmuş
diye yazsın mı istersin
Ne güzel filmdi
Babam ve Oğlum
Ne gerek vardı?

("Eşsiz adam" filmi, 2009'a girerken 2008)

12/22/08

Hükmen mükmen

2008-2009 senesinde üniversite liginde playoff ve final oynayan bir takım : 4 grup maçı, 1 yarıfinal, 1 final : 6 maç. Pro-Lig'de final oynayan bir takım: 11 grup maçı, 1 yarıfinal, 1 final: 13 maç. Bu sene her iki ligde de final oynayabilecek babayiğit : toplam 19 maç yapacak.

Bir sene önce her iki ligde final oynayan bir takım 13 maç yaptı. Kırmızı için durum nedir bilmiyorum ama rakipleri mavi final maçına gelene kadar ve final maçı da dahil olmak üzere o sene 8 kadar sakat verdi. Bazıları sporu bırakmak zorunda kaldı. Final maçında verdiği 3 kritik sakat maçın etkisine önemli rol oynadı.

Ve bu takımların karşısına çıkamayan, senede en az 1 bazen 2 maça çıkmayan ve hiçbir ceza almayan, yarım yamalak lig götüren takımların baskısıyla 19 senelik maç fikstürü çıkartıldı. Neymiş, "ak göt kara göt" görecekmişiz. Senede 13 maç ile fazla geçen senelerden olan ortada. Belli olan şeyi göreceksiniz diye oyuncularımı sakat bırakmak zorunda mıyım ben? Yedek oyuncular oynasınmış...Yedek oyuncumu "şampiyonluğa oynayacak takımı yenecem" hırsında olan 2. sınıf takım karşısında sakatlayayım mı? Daha senede 10 maça çıkamamış takımın "abi 30 maç koy yine yaparız" lafı üstüne senemi riske mi atayım? Yollarda mı süründüreyim?

Nerden geldik bu konuya...İstanbul'daki maça rakip geç gitti diye maç hükmen verilmiş. Sağda solda yorumlar "spor ruhu bunu gerektirir yardımcı olmak lazım, oynanmalıydı, beklenmeliydi". Kimse kusura bakmasın takımın sağlığı benim en az zararla sezonu kapatmamı gerektirir. Oyunculara, takıma olan sorumluluğum bu tür anlarda birden ortaya çıkan ama aslında hiçbir takımda varolmayan "spor ruhu"ndan önce gelir. Sporu ilerletecek olan rekabettir, her türlü aksaklığı yaşatıp, buna müsaade edip sözde kardeşlik ruhunda maç yapmak değil. Kardeşlik için kendimi sakatlayamam.

Hükmen alacağım maçı hükmen alırım 19 maçtan bir maç düşerim bilginize...

Sezonu adam gibi az sayıda maçla bitirir gerekli önlemleri alırsınız, sportmenliği o zaman konuşuruz.

12/21/08

Worst Win ever

Hayatımda hiç bu kadar az sevindiğim, - pardon doğrusunu söyleyeyim - fazla üzüldüğüm bir galibiyet olmamıştı herhalde. Böyle zamanlarda koçluktan utanıyorum resmen.

Çok daha yakın maçlarımız olmuştu belki. Kaybettiğimiz maçlar da. Çok daha kötü bir rakibe - ki rakip son teşhiste gayet iyiydi bile - yenildiğimiz maçlar da olmuştu. Ama - ucu ucuna kadar kaçan kırmızı maçları hariç - galip geldiğimiz ve sinir olduğum bir maç olmamıştı herhalde.

İşin ufak esprisi tabi, Altınayak'ın golleri benim önceki 2 sene yapabileceğimi geç yapmış olduğumu gösterdiği için denebilir. Ama sebep bu değil, geçtiğimiz senelerde oyunları daha fazla çalışmış olmamız mantıklı idi. Bu sene biraz vakit ayırabileceğimi düşünmüştüm. Belki field goal attık ama offence te çok daha fazla problem yaşadık. 

Bir açıdan içim rahat oyunları bozmalarının en temel sebepleri (2. ve 3. sırada) offside'lara hiç dikkat edilmemesi ve lineman'leri pull'larda tutmaları idi. Ama 1. sebebi line'ın penetrasyona izin vermesi, bloklarda eksik kalması, yenilerin eskilerin yerini yeteri kadar doldurmaması gibi şeylerdi. Bütün bunlara sözde çok çalıştık ama artık çiğ et mi yediricez, daha mı çok bağırıcaz...Şu blokları düzgün yapmamız şart.

3 saattir kelime haznem 3'e indi..."Offf off" ve "hay a.q."

Bu kadar mı acı olur galibiyet?

Jingle Bells (or "Gogo Barney!") S04E11

Pulling down her pants
Yanking of my own
Underneath the mistletoe
I'll make your sister moan
Oh
Heather' s hot
Heather's hot
will go all the way!

12/20/08

Ya bu herifler çok yetenekli...

ya da Türkiye'de oynayan diğer takımlar harbiden beceriksiz.

Bütün hafta anlattık, en ince detayına kadar 1 saatini ayıran herkesin ezberleyeceği oyunları yazdık playbook a koyduk paylaştık. Toplantı yaptık anlattık. İdmanlarda çalıştık. Oyunu en basit öğesine indirgedik mantığını anlattık. Sol ayağın yerinde duracak,sağ ayağını içeri atıcan...Oyun bu!

Tüm bunlara rağmen daha hala , sadece sola bir adım atacağı oyunu bile yapamayan adamlarla maç kazanıyoruz. 5 senedir yaptığımız en temel oyunda nereye gideceğini bilmeyen adamlarla oyun kazanmaya çalışıyoruz. Arkamı döndüğüm an idmanda top atıp tutmacaya, kick yapmaya girişen anaokulu bebeleriyle profesyonel takım işi yürütüyoruz.

Taktik, oyun, teknik bahane, salıcan çayıra keyfine bakacan. Yarınki maçı bizzat ben mi videoya çeksem ne? (Onu bile beceremeyen bi kadroya sahibiz sağolsunlar kenardaki geyik muhabbeti, maçtan önceki gaz konuşmalar, yolunu kaybedip maça gelmiş kızlar, "la gankim la" muhabbetleri daha ilgi çekici).

Lafı diyen doğru demiş, az bile demiş.

Alınabilecek en iyi sonuç ikinciliktir diye...

12/16/08

Mana Potions

Mana potion'i yapmış elin gavuru :

http://www.manapotions.com

"What is the Cooldown on a Mana Energy Potion? 
While everybody has a different reaction to caffeine and vitamins, your Cooldown will be far more than two minutes"

"You must be a level 16 or higher to use this potion, by that we mean not recommended for mortals under 16."

"Why does Mana work so much better than the other stuff?
Because we're awesome"

12/15/08

Being Perfect

Geçenlerde Amerikan Futbolu'yla ilgilendiğimi duyan birisi -sporun içinden olmayan birisi - "aa Any Given Sunday'i seviyosun" diye girdi. Çok üstüne gitmedim ama normalde iyi kalaylardım. Any Given Sunday dediğin olayın NFL yüzünün - ıyhhh - abartılmışı, daha da çirkinleştirilmişi. Film Amerikan Futbolu filmi değil - Al Pacino konuşması ne kadar güzel olursa olsun, kaç tane Jim Brown oynarsa oynasın, kaç tane TD atarlarsa atsınlar. Film Rudy değil, Remember the Titans değil, FNL değil, Marshall falan bile değil (biraz fazla ağlamaklıydı)...Onu bırak bizim maçlardan biri bile hiç değil (neyse abarttım belki ama kenardan öyel gözüküyor - anca standa çıkınca anlıyorum ne kadar sıkıcı olabildiğini bazen). Etrafındaki çalkantıyı, numaraları anlatan fazla gereksiz görkemli (NFL mi didiniz?) bi film.

Neyse yazı sebebi bu değil. Aşağıdaki yazı. Friday Night Lights dizisini - ki bu da her ne kadar biraz "soap opera based around a football town" olsa da - bölüm bölüm internetten indire indire bi hal oldum. Amerikan futbolu sahneleri güzel, en azından gerçekçi, saçmalık yok - Buddy Garrity karakteri dışında :) Bu arada koçun karısını oynayan hatun ve Buddy Garrity 1. filmde de vardı (mış) geçenlerde tekrar izlerken farkettim. Dizi gösterişsiz, sakin bir şekilde, araya biraz gençlik draması katarak deam ediyor, biz de her haftaki maç-idman-gaz konuşma sahnelerini vs. bekliyoruz. Açıkçası dizinin 3. sezonunda devam edebiliyor olmasını şaşkınlıkla karşılıyorum ama...şikayet yok tabi.

Dizinin - ve benzer ekipler olduğundan filmin - güzel bir diğer yanı da müzikleri. Aha giriş-giriş-giriş-giriş bölümlerinden sonra bir sonraki noktaya geçtik ("bağlama"??). Şarkıları indirirken aşağıdakik konuşmayı da indirdim. 

Sonuç bölümü aşağıda : 
(Final maçı devre arasında Koç Gaines - Permian Panthers)

CAN WE BE PERFECT? 

It's real simple. 
You got two more quarters and that's it. 
Now most of you have been playing this game for ten years. 
You got two more quarters and after that most of you will never play 
this game again as long as you live. 

You all have known me for a while and for a long time now 
you have been hearing me talk about being perfect. 
Well, I want you to understand something. 
To me, being perfect is not about that scoreboard out there. 
It's not about winning. 
It's about you and your relationship to yourself and your family and your friends. 

Being perfect is about being able to look your friends in the eye, 
and know that you did not let them down. 
Because you told them the truth 
and that truth is that you did everything you could have. 
There isin't one more thing you could have done. 

Can you live in that moment? 
It's best you can with clear eyes and love in your heart-- 
with joy in your heart. 
If you can do that, gentlemen, then you're perfect. 

I want you to take a moment and look each other in the eyes. 
I want you to put each other in your hearts forever. 
Because forever's about to happen here in just a few minutes. 

I want you to close your eyes and I want you to think about 
Boobie Miles who is your brother 
and that he would die to be out there on that field with you tonight. 
And I want you to put that in your hearts. 

Boys, my heart is full. 
My heart is full. 

12/5/08

2008-2009 Sezon başlangıcı

2 hafta önceki maçlarla 2008-2009 Amerikan Futbolu ligleri - şu anlık en azından - başladı. Ve daha 1. haftasından itibaren maçını erteletmek isteyen takımlar, maça gidemeyen takımlar, daha 1. haftadan değişen fikstürler...Hayır elbette her takımın problem yaşadığı zamanlar olacak, kimse mükemmel değil, problemler hep oluyor. Ama bunları sanki bilmiyormuş gibi insanların kalkıp "yok önemli değil biz 30 maç olsun yine oynarız" diye konuşması 10 senede - en azından kafaca - yol almadığımızın göstergesi. Daha ilk haftasında böyle olan ligin sonu nasıl olacak merak ediyorum. Olan tabi yine bizim gibi takımlara olacak.

Neyse,...

Üniversite Ligi 1. hafta maçında Atılım Üniversitesi takımıyla karşılaştık. Maçı Çubuk'taki Gazi Üniversitesi sahasında yaptık. Açık alanda bir saha olması, kampüsün tipi (evet napiim askeri hopla-zıpla-koşkoşkoş- tertibatı'nı beğendim) gayet hoşuma gitti. Havalar düzelince belki burada antrenman yapmak bile mümkün olabilir...Atılım bu sene lige katılan - ve garip bir şekilde - her 2 lige de girmeye çalışan bir takım. Bu sene zor geçecek onlar için. Maç bizim bariz üstünlüğümüzle geçti, 2. çeyrekten sonra yedeklere fırsat verdik. Genelde antreman havasında geçen maçı 77-6 kazandık. Atılım'ın ilk TD'unu bulması maç içinde bile biraz gelişme gösterdiklerinin kanıtı.

Bir hafta sonra Altınel Spor Kulubu ile 1. Pro lig maçımızı yaptık...Tek sorun Altınel kulubu, aslında bir hafta once mac yaptıgımız Atılım oyunculardan olusuyor...Aynı yerde aynı havada, belki biraz daha - "başından" - yedekleri sokarak çıktığımız maçı da bu sefer 54-0 aldık. Askere giden oyuncuları mecburen tüm maç oynattık - yoksa valla kalan 10 günde başımın etini yerlerdi. Maç sakatlıklar dolayı kısa kesilmek istenince 4. çeyreğe başladığımız gibi bitirdik. Daha iyiye gideceklerinden eminim ama Atılım'ın bu sene böyle maçı çok olacaktır...

Ligin genel durumuna bakarsak, rakipler yine aynı gibi gözüküyor. Hacettepe ve Gazi. Hani şu kendi kendini yenme durumu..ki şu durumda esas korkulacak olan "Mavi" gibi duruyor, onların bizi yenme ihtimali çok yüksek. Bunun dışında İstanbul tarafını bilmemekle beraber AFK, Boğaziçi ve GS, burada Ankara ve Pars işleri zora sokabilir belki.