10/30/09

Full HD ile HD arasındaki fark

- Bu televizyon ile diğeri arasında bayaa bir fark var. Marka aynı, tip aynı, ekran aynı, çözünürlük aynı. Niye diğeri daha pahalı?
- Abi bu Full HD
- Yani?
- Yani bu sadece HD, diğeri Full...Full eyçdi
- Yani?
- Abi dilimiz dönmüyo işte..Diğerinden fazla.
- Nesi fazla?
- ....
- Bi de HD ready var?
- ... Abi alıcan mı almıycan mı şimdi sen onu de hele
- Full mu?

(Edit: http://www.hurriyet.com.tr/teknoloji/12801460.asp?gid=229 .... gerçi eleman içinden
"Ulan şorolo sanki ben sana açıklasam, sen izlediğinde aradaki farkı anlayıp, 'aha süper full komple ultra hd' diyip köşe olcan. Tivi altı üstü işte..." de demiş olabilir mi?)

10/24/09

Watch the whole episode before you post

a.k.a Ted (adamim) in cevabi

It was the night before this one,
I had hours to kill.
I sat in the tavern,
grading parchments with quill.
A busty, young lassie
flashed me a grin.
Her garb said "classy",
but her eyes whispered "sin".
She said, "You're a teacher?"
I said, "Yes, indeed".
"I must have you", she moaned.
"I'm turned on by tweed".
With haste we did scamper
to my chamber anon.
We fell to the couch,
and, bro, it was on.
I unlaced her bodice.
Our passions grew deeper.
And thus ends the tale
of the Sexless Innkeeper.

Barney poems 101

It was the night before new year's
and the weather grew mean.
It was 3:00 in the morning
and I was stranded in queens.
The tavern grew empty
the gas lights grew dim.
The horse-drawn carriages
were all but snowed in...
Last call was approaching
and my fortunes looked bleak.
Then I turned to my left
and stifled a shriek.
She had a peach fuzz beard
and weighed 16 stone.
She gobbled up hot wings
and swallowed the bones.
I muffled a scream
and threw up in my mouth.
I asked, "Where do you live?"
And she said, "One block south."
I swallowed my pride
and six shots of whiskey.
And prayed to the gods
that she wasn't too frisky
Back in her cave,
she prepared us a snack.
Neath her mighty hooves,
the floorboards did crack.
But when she returned,
she found a sound sleeper.
And thus she became
the Sexless Innkeeper

10/23/09

NI NI NIN NIIIN , NIN NII NIIIN ....*

Evet biliyorum başlıktaki melodiden hepiniz neyden bahsettiğimi anladınız, heyecandan yerinizde duramıyorsunuz. Gerçekten de küçüklüğümüzün bu meşhur dizi melodisini unutmak mümkün değil. Böyle bloglarda falan insan mırıldanınca insanı bir coşku kaplıyor, McGyver 'ın bir iğne, azıcık üfürük, bir tutam dereotu, 320cl fıçı efes, biraz da minare gölgesi ile bomba yapmasını izlemek gibi. Ancak "ne alaka" diyenleriniz olacaktır? Bu dizi bi 20 yıl geride kalmadı mı? Sen bunu İngiltere'de bebeyken izlemiyo muydun? Mr-T mi geri dönüyor demeyin, aşağıda yapılması plananan yeni film hakkında bilgi alın:

http://www.imdb.com/title/tt0429493/

http://www.virginmedia.com/movies/movieextras/top10s/a-team-casting.php?ssid=1

Mr.T yi oynayacak herifi pek gözüm tutmadı ama Liam Neeson var, "Hangover"daki herif...
Da şimdi bu zenc... - pardon Afrikalı-Amerikalı - vatandaş bu reklamı layığıyla yapabilir miydi şimdi?
http://www.youtube.com/watch?v=1bsOKH3_DNo

* Yazı başlığını anlamayan 90 sonrası doğumlu gençlerimiz için, yuutuub'dan gelsin: http://www.youtube.com/watch?v=wyz_2DEah4o

10/21/09

Extra help

Raiders her turlu yardimi lehine kullanarak kotu lig durumundan sıyrılmaya çalışıyor:
http://sports.yahoo.com/nfl/blog/shutdown_corner/post/Kindly-pigeon-helps-out-the-Raiders-kickoff-cove?urn=nfl,196998

"Cool. I got outside contain on this guy."

10/20/09

Bu oyunla olmaz ağa

http://smartfootball.com/run-game/explanation-and-cut-ups-of-the-power-o-run-play

- "The beauty of the play is its versatility: it is probably the most popular run right now in the NFL, and it is also possibly the most popular run in college among spread teams like Florida, Auburn, or a number of others. (And it has the best name — “power.”)"

Çevirmeye gerek yok, Amerikalının teki çevirir zaten anlarsın.

Bunu da duydum, artık spora hiç gitmem:

http://women.timesonline.co.uk/tol/life_and_style/women/diet_and_fitness/article6878496.ece



Özetlersek:

Bilim adamları spor yapmanın , kilo vermekte çok az fark yarattığı sonucuna varmış. Önemli olan çok harcamak değil, az katmakmış. Çok ilginç bir savı destekleyen bilimsel (nedir bu bilim adamlarından çektiğimiz işleri güçleri yok neleri araştırıyolar) araştırmaları kaynak gösteren bu haber, yapılan çalışmalarda spor yapan insanlardaki kilo kaybının çok fazla olmadığını, dolayısıyla kilo vermede egzersizden daha çok diete daha çok önem verilmesi gerektiğini söylüyor. Açıklama sebepleri olarak ise :
- İnsanların günlük enerji tüketimini fiks seviyelerde tuttuğu, dolayısıyla koşarak spor yaparak kalori harcayan insanların evde geri dönüp 1 saat değil 3 saat uyuduğu
-"Aha deli gibi çalıştım" deyip insanların 1 değil 3 yedikleri, ve harcadığı kalorileri geri aldığı.
- İnsanların kalori hesabında kendi kendini kandırıp 1 değil 3 kalori harcamış gibi gösterdiklerini, ve buna kendilerinin de inandığı
gibi sebepler öne sürülmüş. Her ne kadar bu sebeplerin daha çok yancı psikolojik etkiler ve onun çerçevesinde gelen sonuçlar olduğunu düşünsem de, az çok bütün bu olasılıkları da görmüyor değilim. Kendi deneyimimden yola çıkığımda, evet bazen spor yaptıktan sonra bütün gün yatasım geliyordu, "spor yaptım deli gibi bana bişi olmaz çek ordan bi 10-top dondurmalı profiterol" diyesim geldiği zamanları, harcadığım kaloriden daha fazlasını hesapladığım zamanı hatırlar gibiyim. Dolayısıyla bahsedilen çalışmalardaki bulgular gerçekten ilginç.

Yine de - hayal meyal hatırlar gibiyim - spor yaptığım ve gayet güzel kilo verdiğim zaman içerisinde öyle aman aman iştahım artmadı, her gördüğüme saldırmadım. Hatta birbirini destekledi. Aha spor yaptım, bi de üstüne yemiyim şimdi. Aha az yedim, şimdi bi de spor yapsam ne güzel olur, diye. Bu yolla da çok öyle bi rejim mejim yapmadan vermiştim kiloları. Zannedersem olaydaki belirleyici nokta boş zamanın zaten çok olmaması , dolayısıyla koşudan gelip yatamamam, biraz kilo işine tam gaz girmiş olmam (bkz. carrot-on-a-stick). Haliyle çalışma biraz yan psikolojik etkenlere fazla bağlı kalıp , esas cümlesi yanlış olan bir sonuç çıkarmış. Egzersizi , kilo vermeyi hedefleyen bir plan program dahilinde kullanırsanız, kilo verirsiniz...Sadece dietle olmadığı gibi, sadece egzersizle de olmuyor demek ki.

O değil de, aldık kiloların birçoğunu geri, Michelin Man'a döndük.

10/14/09

Everything old, is new again

Dolphins , Jets'i , son 2 senenin bir o kadar sürpriz, bir o kadar da çürümeye aday Wildcat oyunlarıyla yenmiş: http://bleacherreport.com/articles/271232-dolphins-jets-miamis-wildcat-offense-powers-past-new-york

Georgia Tech , fii tarihinde (tamam fii demeyelim de 1990'lar diyelim, o da yeterince eskiydi), Nebraska'yı dolu dizgin koşturan option offense varyasyonuyla rakiplerine üstünlük sağlamaya devam ediyormuş: http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2009/10/13/AR2009101303065.html

"Spread offense var yeni" mi dediniz? Bir de buradan yakın yine de: http://sports.espn.go.com/ncf/columns/story?columnist=schlabach_mark&id=4340650

Ha Tim Tebow-and-gang olayındaki single-wing - spread olaylarına da girebiliriz: http://swsentinel.blogspot.com/2009/06/gators-single-wing-spread-offense.html

Ha bu arada Wildcat wildcat dedikten sonra, ismi hakkında : http://www.coachwyatt.com/WildcatTestimonials.html
Elemanlar kahve köşesinde bilip bilmeden memleket kurtarırken ben bu herifin videolarını bekliyodum, komik-iyi adamdır kendisi. Videoları Türkiye'ye göndermek için ekstra para da istemedi.

Yani ilginç bir şekilde, Amerikan Futbolu aslında çok temel prensiplere dayanan, aynı çarkın çeşitli dönemlerde farklı farklı döndüğü, ama yine de az çok temel prensiplere geri döndüğü bir oyun. Yeni zannettiğiniz, süper zannettiğiniz şey, aslında çoğu zaman ... değil. Eskinin tekrar icat edilmiş, değiştirilmiş hali. Ve hiçbir zaman Amerikan futbolu bir "gimmick" olayı değil. "Buraya öyle bir oyun koyayım ki, her türlü ve her şartta savunmasız olsun, milleti sürprizle yakalayıp çakayıım sayıları" değil. A'dan B'ye gidiş şeklin değişir, değişiklikler yaparsın, farklı şeyler denersin, ancak bütün bunları "dahiyane nihai taktik" amacıyla yaptığında er-geç hüsrana uğrarsın. Günün - ya da sezonun sonunda - önemli olan bu dahiyane taktiklerin kağıt çizimi değil, bunları yaparken nasıl blok yaptığın, nasıl çalıştığın, nasıl koştuğun olacaktır. Oyunları ne kadar verimli bir şekilde yaptığın olacaktır.

Taktiklerin yeni olmaması , yenilik olmadığı, gelişme olmadığı anlamında değil elbet. Her zaman gelişmeler, değişiklikler, farklılıklar olacaktır. Rakibin incelenmesi, zaman yönetimi vs. gibi konular artık çok daha ileri ve bilinçli bir şekilde yapılıyor. Ancak taktikteki deha, sıfırdan rüyada görülerek bulunan birşey değil, daha çok eski bilgi birikimlerinin doğru analizlerle yeni bir sisteme aktarılmasından doğuyor. Bir taraftan taktik , diğer taraftan konsept, diğer taraftan antreman metodunu karıştırıp ortaya ikisinin karışımı ama bambaşka birşeyler de çıkarmak hep mümkün. Ancak sürekli olarak bir şeyin eski olduğu artık bittiği, diğerinin ise yepyeni son teknoloji taktik olduğunu duyduğunuzda, hatırlayın ki Wildcat dedikleri şey Pop Warner zamanındaki, T-formation QB ile hafiften tarihe gömülen(!) Single Wing...Wildcat wildcat diyenler, aslında 1-2 sene sonra buradaki oyunların da durdurulabileceğini (ki şu anda bile bir ofansif devrim anlamı taşmıyor NFL'de) bilmeli, Wildcat'i gimmick-offense olarak nitelendirenlerin ise, temel konseptlerin bundan sonra birçok takımda sürekli olarak uygulanacağını hatırlamaları gerekir ileride.

Ha NFL değil kolej izliyorsanız bunları zaten biliyorsunuzdur, o ayrı...